22 Mart 2011 Salı

Kız Öğrenciye Seks Tuzağı


Kız öğrencisinden faydalanmak isteyen kadın öğretmen şok yarattı...
İngiltere'de yaşayan 38 yaşındaki tiyatro öğretmeni Caroline French'in, okulda arkadaşlarınca ezilen 13 yaşındaki kız öğrenciyi, yardım etme bahanesiyle baştan çıkardığı iddia ediliyor.

French'in kıza alkol ve sigara aldığı, tüm problemlerini kendisine anlatması için ikna ettiği ve kızla kısa mesaj ve elektronik posta yoluyla mesajlaştığı da iddialar arasında.

İddialara göre, ismi açıklanmayan kızın 14 yaşına geldiğinde zaman zaman French'in evinde kalmaya başladığı, onunla içki ve sigara içtiği, bir süre sonra da French'in kızı cinsel ilişkiye girmek için ikna etti.

Ardından kıza bir nişan yüzüğü hediye eden Caroline French ile küçük kızın ilişkisi, kız 17 yaşına girene kadar sürdü. 17 yaşına gelen öğrencinin, kendi yaşındaki başka bir kızla ilişkiye başlamasının ardından French'le ayrıldıkları öğrenildi.

Eylül 2002 ve Nisan 2004 arasında süren bu ilişkinin ortaya çıkmasının ardından mahkemeye çıkarılan French'in yargılanmasına devam ediliyor.

Penisleriyle Piyano Çaldılar!


Hülya Avşar görse dilini yutar!
Show TV'de Acun'un sunduğu Yetenek Sizsiniz'in Yunanistan versiyonundaki bu şov, paylaşım sitelerinde tıklanma rekoruna gidiyor.

Türkiye'deki Yetenek Sizsiniz yarışması finalle sona erdi. Yarışmanın ardından birinci olan Sefa'nın şovu ve ikinci Aref'in şovu konuşulurken, paylaşım siteleri Yunanistan'dan gelen bu görüntülerle şoke oldu.
VİDEO İÇİN TIKLAYINIZ

Yunanistan'daki programda penisleriyle piyano çalan iki yarışmacı, jüride Hülya Avşar gibi tek kadın olan Yunan tv yıldızına şok yaşattı.

İşte Yetenek Sizsiniz'in Yunan versiyonundaki ilginç şov.

Galibiyeti Böyle Kutladılar!

Almanya'daki bir buz hokeyi maçının ardından spor tarihinin en ilginç galibiyet kutlaması yaşandı..
Almanya'da Frankfurt Aslanları'nın, Hamm'ı 4-2 yenerek Oberliga'ya yükseldiği maçın ardından belki de spor tarihinin en ilginç galibiyet kutlaması yaşandı.


Zira, Radyo Energy'nin promosyonu olarak 18 yaşındaki bir bayan buz hokeyi taraftarı, maçın ardından tuttuğu takımın soyunma odasındaki galibiyet kutlamasına katıldı.

Oyuncularla birlikte çırılçıplak duş alan ve halinden oldukça memnun gözüken taraftar, yaşadığı bu çılgınca kutlamayı hayatı boyuncu unutmayacağını söyledi.

bir tek kuruşunuz olmasa bile para kazanabilirsiniz. nasılmı?

Para parayı çeker!” ata sözüne bir itirazım yok, gerçekten de parası olanın daha fazla kazanma olasılığı hiç sermayesi olmayana göre çok yüksektir. Ama bu sermayesiz para kazanılamaz anlamına gelmez! Şuanda cebinizde 1 TL bile olmasa kısa sürede internetten para kazanmaya başlayabilir, zamanla da kazancınızı sabitleyebilirsiniz.

Örnek; Bu ay işlerim yoğun olduğundan internete neredeyse sadece birkaç kez girebildim ve 15 günlük kazancım 3000 TL civarında! (Cep telefonundan bağlandığım zamanları saymıyorum) Ve şunu da biliyorum ki; internete bir ay boyunca girmesem bile aylık kazancım 3000 TL altına düşmeyecektir.

Teobook.com üyeleri bunun nasıl başarıldığını biliyorlar. Bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim;

İnternette bir siteniz olması şart değil ama büyük avantajdır. Bir site sahibi olmanın ise sayısız bedava yolu var. (Blogcu.com, wordpress.com, blogger.com, blog.com vs….) Kendinize para kazandıracak sitenin temelini dakikalar içinde atabilirsiniz. Sonra size para kazandıracak yazılar yazmaya başlar ve zamanla sitenizi geliştirirsiniz.

Sitenizi sosyal medyada,forumlarda ve e-mail göndererek tanıtmak gibi yöntemlerle duyurabileceğiniz gibi bir süre sonra Google aramalarında da bulunmaya başlarsınız. Ziyaretçileriniz arttıkça kazancınız artmaya başlar, kazancınız arttıkça da bu işlere daha sıkı sarılırsınız ve kazancınız katlanmaya devam eder.

Öyle bir gün gelir ki; siz internete girmeseniz bile sitenize ziyaretçi gelmeye devam eder ve kazancınız da kesilmez. Siteniz (veya nasılsa bedava açabileceğiniz siteleriniz) açık kaldıkça o ay para kazanacağınızı bilirsiniz.

Sitelerinizi güncel tutmak kazancınızı artırırken, tamamen (aylarca) başıboş bırakmak da kazancınızı düşürür. Ama asgari ücret kazanmak için günde 10 saat çalışanlar olduğunu düşünürsek internete günde 30 dakika ayırmak pek zor olmasa gerek.

Sonuç ; İnternetten sermayesiz para kazanmak mümkündür..

netten para kazanın risk yok sadece çevren olsun yeter!!!!

Başbakan Erdoğan, İsim vermedi ama Kılıçdaroğlu'nun vaatlerinin hesapsız olduğunu iddia etti.

Biz Yerine Getiremeyeceğimiz Sözü Vermeyiz!



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, isim vermeden Kılıçdaroğlu'na çattı verilen sözlerin hesabının yapılmadığını söyledi. Bu açıklamalara iş adamlarının da tepki göstermediğini söyleyen Erdoğan, vaatlerin havada uçuştuğunu, ortaya sürülen hayallerin hesaplarının yapılmadığını söyleyerek "Biz yerine getiremeyeceğimiz sözü vermeyiz" dedi.

Erdoğan, İmedya tarafından Rixos Otel'de düzenlenen ödül törenine katıldı. Erdoğan'da İmedya'nın 2010 yılı en başarılı lider ödülü verildi. Erdoğan, törende yaptığı konuşmasında, iktidarları döneminde 15 bin bölünmüş otoyol yaptıklarını, 2023 yılına kadar ikinci bir 15 bin kilometrelik yol daha yapacaklarını ifade etti.

Erdoğan, havayolunda da önemli adımları attıklarına işaret ederek, "Havayolunu kaymak takımının yolu yapmadık. Havayolunu halkın yolu haline getirdik. Alt gelir grupları bile uçağa binmeye başladı. Ali bey (Pegasusun sahibi Ali Sabancı) gözüme bakıyor. Diyor ki 'Ben otobüslerden daha ucuza yolcu taşıyorum' diyor. Rekabet başladı. Biz geldiğimizde tek THY vardı " dedi.

DÜNYANIN SEKİZ ÜLKESİNDEN BİRİSİYİZ

Hızlı tren konusunda dünyadaki sekiz ülkeden birisi olduklarını kaydeden Erdoğan, Ankara-Eskişehir'e hızlı trenle gidildiğini, İstanbul hattı yapılıyor. Konya'ta test sürüşlerini başlattık. Sivas devam ediyor. İstanbul'dan Erzurum'a hızlı trenle gideceğiz" diye konuştu. Erdoğan, Türkiye'de popülizm döneminin geride kaldığına işaret ederek, Türkiye anayasada belirtilen süre içerisinde seçimleri gerçekleştirme alışkanlığına kazandığını kaydetti. İlk defa ilan edilen süre içerisinde seçim yapıldığını vurgulayan Erdoğan, seçime rağmen bütçe dengesini bozmama alışkanlığının, popülizmin değer ifade etmediği, tepkiyle karşılandığın siyasi bilinci kazandığını söyledi.

"YERİNE GETİREMEYECEĞİMİZ SÖZÜ VERMEYİZ"

Başbakan Erdoğan, bu yeni süreçte havada uçuşan vaatler, hesabı yapılmadan ortaya sürülen hayaller değil, planlar, projeksiyonlar, ayakları yere basan hedeflerin değer ifade ettiğine dikkat çekerek, "Biz yerine getiremeyeceğimiz sözü vermeyiz. Yola çıkarken bir söz verdik: 'Ne aldanan, ne aldatan olacağız' dedik. Geçmişte bu ülkede kuru kuruya vaatler yapıldı. Yıllar geçti bunların hiçbiri yerine gelmedi. Şimdi bunlar söyleniyor. Evde oturan kadınlara maaşlar bağlanıyor. Bunlar nasıl verilecek. Çalışan ile çalışmayan nasıl olacak. Bu vereceğiniz rakamların hesabını yaptık diyorlar. Çalışan ile çalışmayan arasındaki fark nasıl olacak. Sosyal devlet bilinciyse zaten belli oranda yapılıyor. Söylediğiniz rakamların hesabını hiç yapıyor musunuz?' diye sorduğunuzda 'zaten onların hesabını yaptık' diyorlar. Masaya oturuyoruz ki bu hesaplarla bütçeleri kurtarmamız hayatta mümkün değil. İşadamları ne hikmetse bu konuda hiç açıklama yapmıyorlar. Gerçekler ortada. Milleti aldatmayın, samimi olun, dürüst olun ve yapacağınızı söyleyin. Yere sağlam basmak zorundayız. Kazandıklarımızın heba edilmesine, zorluklarla elde ettiklerimizin carcur edilmesine artık millet izin vermeyecek, buna fırsat tanımayacaktır."

Tarih Şok Bir İddiayla Aydınlanıyor!


Yıllar sonra BBC belgeler ulaştı.
Sovyet arşivlerinde 'Lockhart komplosu' olarak yer alan ve Rus okullarında okutulan bu olay birçok filme konu oldu. 1918'in başlarında; Birinci Dünya Savaşı'nın son aylarında, Rusya'daki yeni Bolşevik hükümeti, Almanya'yla barış anlaşması müzakereleri yürütüyor ve bitap düşmüş askerlerini cepheden çekiyordu.

Bu durum Londra'yı rahatsız etmişti. Zira, iki cephede birden savaşan Berlin bu anlaşma sayesinde Batı'daki kuvvetlerini takviye edebilecekti.

'AMAÇ RUSYA'YI SAVAŞA GERİ DÖNDÜRMEK'
İngiltere hükümeti Rusların, Müttefikler'in saflarında savaşta kalabilmesini sağlamak için geliştirdiği plan çerçevesinde Robert Bruce Lockhart adlı bir kişiyi elçi olarak Moskova'ya gönderdi.
İskoç asıllı olan Lockhart renkli bir karakterdi. Şarap, kadın ve spor tutkusuyla biliniyor ve aynı anda beş kitap okuyabilmekle övünüyordu.

İlk aşamada Lockhart, görevinde aşama kaydediyor gibi görünüyordu. Ama o yılın Mart ayında Sovyetler Almanya'yla Brest-Litovsk barış anlaşmasını imzaladı. Almanya'yı Müttefikler'in saflarına döndürme umutları tükenmişti.

Ama Lockhart pes etmeye niyetli değildi. Lockhart bunun üzerine Bolşevik rejimini devirip, yerine Almanya'yla savaş girmek isteyecek bir hükümetin gelmesini sağlamaya odaklandı.

BBC'de bu akşam yayımlanacak bir belgeselde ulaşılan yeni belgelere göre, Lockhart Temmuz ayında Moskova'daki Bolşevik karşıtı örgütlere para vermek için Londra'dan tahsisat istedi.

Dışişleri Bakanlığı'nın da Maliye Bakanlığı'ndan bu paraya onay verilmesini istediği belirtiliyor.

Mayıs ayında İngiltere hükümeti, Kuzey Rusya'daki Arkhangelsk bölgesine küçük bir askeri güç gönderme kararı aldı.

Bu askerlerin, Ruslara teslim edilen İngilizlere ait askeri malzemelerin Almanların eline geçmesini önlemekle görevlendirildikleri söylendi.

Ancak yine son belgelere göre, aslında bu 5 bin kişilik gücün, Kremlin'i koruyan fakat sonradan Bolşevikler'e karşı döndürülebileceği düşünülen 20 bin kişilik zayıf Litvanya birliğine katılması planlanıyordu.

Lockhart, 1918 yazında Savinkov adlı bir Bolşevik muhalifiyle yaptığı görüşmeden sonra Londra'ya gönderdiği telgrafta şöyle dedi:

"Savinkov karşı devrim öneriyor. Müttefiklerin müdahalesiyle önde gelen Bolşevikler öldürülecek, askeri diktatörlük kurulacak."

Bu telgrafın altında o dönemde savaş kabinesinde yer alan Lord Curzon'un bir notu bulunuyor. Bu notta, Savinkov'un yöntemin çok acımasız olduğu, müdahale konusunda kesin bir karar alınıncaya kadar birşey yapılamayacağı belirtiliyor.

'CASUSLAR KRALI REİLLY'
Bu arada Lockhart, Moskova'da kendisi gibi renkli bir karakter olan Sidney Reilly ile tanıştı. Asıl adı Rosenbloom olan Rus vatandaşı Reilly, kısa bir süre önce İngiliz istihbaratına çalışmaya başlamıştı.

Birçoklarına göre, 'Casuslar Kralı' olarak da bilinen Reilly, Ian Fleming'in James Bond filmlerinin ilham kaynağı.

Ancak Lockhart ve Reilly kısa bir süre sonra büyük bir şok yaşadı.

1918'de yaz sonlarında Lenin'e suikast girişimi oldu. Genç bir Rus kadın, yakın mesafeden iki el ateş ederek Lenin'i yaraladı.

Bolşevik gizli polisi, olaydan birkaç saat sonra Lockhart'ı gözaltına aldı ve sorgulamak için Moskova'ya götürdü.

Reilly, o sırada Rus polisinden kaçıp kurtulduysa da birkaç yıl sonra Rusya'ya dönüşünde öldürüldü.

Rus polisi kayıtlarına göre, Lockhart sorgusunda Londra tarafından hazırlanan ve Lenin'in öldürülüp hükümetin devrilmesini öngören komploda yer aldığını itiraf etti.

Ekim 1918'de Rusya'yla yapılan bir takasla serbest bırakılan Lockhart, 1930'da yayımlanan anılarında Lenin'in öldürülmesi girişiminde rolü olmadığını, suikastı Reilly'nin planladığını iddia etmişti.

Libya'da 600 Lawrance İş Başında

MI6'ya bağlı 'Black Watch' (Siyah bekçi) ajanları, Bingazi'de isyancıları örgütlüyor...
İngiliz dış istihbarat servisi MI6, daha önce Irak ve Basra'da görev yapmış 'Black Watch' (siyah bekçi) ajanlardan oluşan kalabalık bir grubu Libya'daki isyancılara destek olmaları için gönderdiği ortaya çıktı.

11 FARKLI HEDEF
Son derece iyi Arapça konuşabilen MI6 ajanları, Bingazi'de Kaddafi muhaliflerini örgütledi ve onlara silah dağıttı. Hava operasyonundan sonra direnişi arttıran muhaliflere tam destek veren 'siyah bekçiler'in şimdiki hedefi ise Kaddafi'yi yok etmek. Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA ile de yakın temas içinde olan İngiliz ajanları, 11 farklı koldan isyanı yönetiyor. Muammer Kaddafi karşıtları da İngilizler'den aldıkları direktifler doğrultusunda operasyonlar yapıyor.

AK Parti'nin 19 İlde Yaptığı Temayül Sonuçları


AK Parti, 12 Haziran'da yapılacak 24. dönem milletvekili genel seçimlerinde AK Parti'den milletvekili olmak isteyen aday adaylarının bulundukları illerde temayül yoklaması yaptı.
AK Parti, 12 Haziran'daki Genel Seçimler öncesi teşkilatları aracılığıyla aday adaylarına temayül yoklaması yaptı. Adaylar listeye girebilmek için kıyasıya mücadele verirken, belirlenenler listeler genel merkeze gönderildikten sonra 25 Mart'ta da burada da temayül yoklaması yapılacak. Listeler, daha sonra Başbakan Erdoğan'ın kararıyla netleşecek.

AK Parti'nin teşkilatları aracılığı ile yapmış olduğu temayül sonuçları şöyle;

İSTANBUL

AK Parti İstanbul İl Teşkilatı üyeleri 3 bölgede 862 aday adayı için oy kullandı.

En çok teşkilat mensubunun oy kullandığı 1. Bölgede eski Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya geçerli 1805 oyun 1330'unu (yüzde 77) alarak birinci oldu.

2. Bölgede geçerli 1671 oy’un 1372’sini (yüzde 82) alan Bülent Turan ilk sırada yer aldı. Bölgesindeki geçerli oyların yüzde 82’sini alan Bülent Turan İstanbul’daki en yüksek oy oranına ulaşmış oldu.

3. Bölgede Nurettin Nebati geçerli 1663 oyun 1242’sini (yüzde 75) alarak birinci olurken, Hakan Şükür İstanbul 3. bölgede ilk beşte yer aldı.

ANKARA

AK Parti'in Ankara teşkilatında yapılan temayül yoklaması sonuçları şöyle;

1. bölge: Alaaddin Varol (Eski Çankaya AK Parti İlçe Başkanı) 1201, İşadamı Faik Güngör 1098, Rıza Gezer (Eski AK Parti İl Başkan Yardımcısı) 1098, Ercan Kınacı (Eski Mamak İlçe Başkanı) 1092, Ümit Altuntaş 1044, Yalçın Akdoğan 865, Ali Çiftçi 847, Salim Uslu 611.

2. bölge: Emrullah İşler 1445, Hüseyin Aydın (Eski AK Parti İl Başkan Yardımcısı) 1374, Ahmet Öztürk 1370, Cihan Ankara 1209.

İZMİR

İzmir 1. bölgede 86, ikinci bölgede 68 milletvekili aday adayı için birinci bölgede 1650 delegeden 1354'ü, ikinci bölgede ise 2708 delegeden 1885'i oy kullandı.

Birinci bölgede en büysek oyu Bilal Doğan 964 oyla elde ederken, Fevzi Bayram 959, Sıddık Topaloğlu 855, Necip Nasır, 837, Ali Aşlık 821 ve Latif Özkan 780 oy elde etti. Rahmi Taştan 749, Dursun Bülent Tercan 632, Osman Sakman 603, Ahmet Ayakdaş 552 ve Beytullah Selman 523 ilk 10 sırada yer aldı.

İkinci bölgede ise en yüksek oyu 1392 ile ile Mehmet Bayındır elde etti. Milletvekili adaylarından Hamza Dağ 1241, Ömür Kabak 1239, Erol Altun 1180, Aydın Şengül 1177, Necip Kalkan 1167, 17 Mehmet Girgin 1038, Hasan Şahin 1037, Bülent Delican 1003, Uğur Türkan 960 oy elde etti.


MUĞLA

AK Parti Muğla İl Başkanlığı, 24. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde Muğla'dan milletvekili adayı olacakların belirlenmesine ilişkin yapılan temayül yoklamasında bin 179 oy alan Mestan Yayman birinci, bin 73 oyla Ali Boğa ikinci, 886 oyla Mustafa Er üçüncü seçilirken, Hayati Nizamoğlu 850, Yeşim Avcı 827, Muhsin Eryılmaz 813 oy aldı.

UŞAK

AK Parti Uşak İl Başkanlığı, 12 Haziran'da yapılacak 24. dönem milletvekili genel seçimlerinde Uşak'tan milletvekili adayı olacak isimlere ilişkin yapılan temayül yoklamasında, birinci sırayı 438 oyla Avukat Mehmet Altay aldı.

Temayül yoklamasında katılan 13 aday adayının aldığı oylar şöyle sıralandı:

Mehmet Altay 438, Hazim Sesli 394, İsmail Güneş 358, Hüseyin Keskin 261, Muhammet Bakır Mutlu 247, Ramazan Toker 179, Hasan Hilmi Alper 163, Ramazan Akar 146, Esma Kıvrak 93, Ahmet Çağlayan 87, İsmail Hazır 58, Mustafa Akgün 43, Hakkı Karahan 43.

EDİRNE

AK Parti Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın katılmadığı temayül yoklamasında, 900 delegeden, 795'i oy kullandı.

4 oyun geçersiz sayıldığı yoklamada, aynı adı taşıyan aday adayları Ahmet Çetin'den biri 323, diğeri ise 42 oy aldı. Diğer aday adaylarının aldıkları oylar ise şöyle:

''Ali Ayağ: 116, Ayhan Demir: 342, Ebru Özomaçer: 140, Fatma Aksal: 329, Halim Polat Öztaş: 40, Hikmet Demirtaş: 23, İsmail Arda:70, Mehmet Deniz: 11, Mehmet Özülkü: 42, Mehmet Zühtü Tarhan: 98, Mustafa Hatipler: 235, Osman Recai Koçaşlı: 91, Rafet Sezen: 177, Salih Arslan: 62, Şadan Atalay: 174, Tuna Bekleviç: 58.''

RİZE

AK Parti Rize teşkilatında yapılan temayül yoklamasında da ilk sırayı 408 oyla Yunus Öksüz aldı.

Temayül yoklama sonuçları şöyle oluştu:

''Yunus Öksüz 408, Harun Mertoğlu 379, Hasan Basri Velioğlu 369, Davut Birben 362, Hızır Keskin 308, Sebahat Çakır 283, Süleyman Basa 280, İbrahim Köroğlu 255, Seher Kandil 232, Hüseyin Kaya 185, Adem Biberoğlu 184, Adnan Talip Parlak 123, Mehmet Okumuş 119, Mehmet Karaca 82.''

BAYBURT

Bayburt'ta düzenlenen ve 10 aday adayının bulunduğu yoklamada ise birinci sırada 207 oyla Dr. Şahap Kavcıoğlu yer aldı.

502 oyun geçerli, 25 oyun ise geçersiz sayıldığı oylama sonucunda sıralama şu şekilde oluştu:

''Şahap Kavcıoğlu 207, Ahmet Yolcu 93, Meramı Karaoğlu 60, Selvet Duman 33, Yusuf Türkoğlu 29, Salim Arslanhan 29, Mehmet Arslan 19, Yusuf Alemdar 18, Yavuz Şahin 9, Mustafa Akbaş 5.''

TRABZON

Dünya Ticaret Merkezi'nde yapılan seçimde, 34 aday adayıyla ilgili olarak 2 bin 7 partili oy kullandı.

Bin 951 oyun geçerli sayıldığı seçimlerde, ilk 6'ya giren aday adayları şöyle sıralandı:

Ahmet Metin Genç 1268, Erdoğan Bayraktar 1065, Ayşe Sula Köseoğlu 1049, Ahmet Çubukçu 900, Muhammet Balta 772, Mehmet Çelik 695.

SAKARYA

AK Parti Sakarya İl Teşkilatı'nda gerçekleştirilen temayül yoklaması sonucunda, 50 milletvekili aday adayı arasından delegelerin tercih isimler belirlendi.

7 milletvekiline sahip olan Sakarya'da, milletvekili aday adaylarının isimleri ve aldıkları oy sayıları şöyle:

''Ali İhsan Yavuz (AK Parti eski İl Başkan Yardımcısı) 1300, Ekrem Yüce (ÇAYKUR eski Genel Müdürü) 1074, Akgün Altuğ (Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası eski Yönetim Kurulu Başkanı) 833, Şengül Morgül (AK Parti eski İl Kadın Kolları Başkanı) 564, Ayşenur İslam (Akademisyen) 549, Ziya Cevherli (Adapazarı eski İlçe Milli Eğitim Müdürü) 545, Tuncay Karartı (Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi) 530 oy.''

ANTALYA

AK Parti Antalya İl örgütündeki temayül yoklamasında 2 bin 865 kişi oy kullandı. 2 bin 704 oy geçerli sayıldı. Temayül yoklamasında aday adaylarının aldıkları oylar şöyle:

Abdullah Cengiz 561, Abidin Şengezer 365, Ahmet Sütçü 1314, Ahmet Şahin: 1299, Alaattin Çakır 632, Ali Özerten 464, Ali Yalçınkaya 446, Ali Yüksel 1032, Aslı Kaplan 243, Atay Uslu 1117, Barış Yılmaz 201, Burhan Kılıç 1067, Cahit Köşker 196, Celal Ünciman 94, Celalettin Polat 441, Dede Tuğrul Yalçıner 76, Eda Temur Tansa 396, Ekrem Pak 171, Emine Demirkol 634, Esma Demirezen 300, Esra Betül Kale 463, Fatma Alan 224, Gökçen Özdoğan Enç 1523, Gülderen Gültekin 751, Hakkı Beşkazalı 1013, Hasan Ergun 139, Hasan Karataş 408, Hasan Özhan Altıntaş 333, Hasan Yaşar 64, Hayrulah Keskin 482, Hüseyin Öcal 414, Hüseyin Özdemir 380, Işık Yargın 352, İbrahim Aydın 1450, İbrahim Gökalp 157, İbrahim Türkiş 1384, İrfan Şavik 703, İzzet Yılmaz 1205, Kamile Yıldırım Gülgün 1148, Kemal Kiraz 1474, Kenan Ander Altı 215, Kerim Atalay 263, Mehmet Aydın 254, Mehmet Tahir Topalakcı 357, Melike Kıran 507, Menderes Mehmet Tevfik Türel 1249, Mestan Deniz 234, Mesut Kocagöz 948, Mevlüt Yılmaz 113, Muhammet Tolga Erpolat 523, Mustafa Kemal Tongur 136, Mustafa Kılıç 126, Mustafa Özdemir 437, Mustafa Şalvarlı 257, Necdet Akgül 177, Osman Akman 1451, Osman Aladağ 650, Oya Dayanır 271, Özcan Göknar 94, Saliha Uyar 470, Selda Ecer 239, Serpil Tuna 419, Servet Bostanlı 159, Şafak Demirayak 150, Şuheda Dalka 661, Tacettin Kaya 116, Tahir Aktaş 169, Veysel Dalmaz 1344, Veysi Özkılıç 132, Yasemin Temelat 177, Yusuf Görmez 273, Yüksel Özler 64, Zafer Murat Bayrakcı 127, Ziya Yıldız 131.

BURDUR

AK Parti Burdur İl örgütünde 12 Haziran'da yapılacak olan Milletvekilliği Genel seçimleri'nde aday olacakları belirlemek amacıyla yapılan temayül oylamasında, en çok oyu İbrahim Şimşek aldı.

AK Parti Burdur İl Örgütünde yapılan temayül yoklamasında aday adaylarının aldığı oy dağılımı şöyle:

Adem Şengül 274, Ahmet Can 70, Ayşe Oral 195, Beytullah Okay 274, Dündar Ersan 12, Fatih Öznur 49, Fethi Erdoğan 218, Fevzi Çakar 124, Hasan Hami Yıldırım 155, İbrahim Nanecioğlu 46, İbrahim Şimşek 336, Mehmet karagöz 202, Mehmet Öncel 24, Mehmet Tuğrul 262, Mesut Kart 49 Mustafa Taştekin 174, Ömer Yılmaz 70, Sadık Çelikel 42, ve Şeref Türel 148.

AYDIN

Basın mensuplarının salona alınmadığı oylamada bin 891 adet oy kullanılırken, bunların 66'sı geçersiz sayıldı.

Oylamada, Cengiz Altıntaş, bin 150 oy ile birinci sırayı alırken, Gültekin Kılınç, bin 53 oy ile ikinci, Mustafa Savaş bin 20 oy ile üçüncü, İbrahim Önal, 969 oy ile dördüncü, Niyazi Aykut, 905 oy ile beşinci, Abdurrahman Öz, 776 oy ile altıncı ve Semiha Öyüş 677 oy ile yedinci oldu.

MALATYA

Milletvekili genel seçimler için AK Parti Malatya İl Teşkilatının düzenlediği temayül yoklamasının sonuçları.

Temayül yoklamasında Sami Er, 920 oy ile birinci sırada yer alırken oy dağılımı şöyle;

''Mehmet Görgeç 526 oyla ikinci, Ali Osman Başkurt 477 oyla üçüncü, Metin Tay 433 oyla dördüncü, Hacı Bayram Zengin 428 oyla beşinci, Nevzat Öztürk 417 oyla altıncı, Emine Şamdancı 404 oyla yedinci, Ahmet Boyraz 345 oyla sekizinci, Yaşar Bulgurlu 327 oyla dokuzuncu, Cemal Akın da 288 oyla onuncu oldu. Diğer aday adayları da aldığı oy sırasına göre yerlerini almıştır. Sonuçlar genel merkeze gönderilecektir.''

ERZURUM

Erzurum'da AK Parti Milletvekili Aday Adayı Temayül toplantısında Ahmet Er, 629 oyla tercih listesinde birinci oldu.

Listede yer alan ilk beş kişinin oy dağılımı şöyle;

Yoklama sonuçlarına göre 629 oyla Ahmet Er birinci, 572 oyla Mahmut Yıldız ikinci, 460 oyla Hüseyin Tanfer üçüncü, 413 oyla Zeki Adlı dördüncü ve 403 oyla Zafer Tarıkdaroğlu da beşinci oldu.

YOZGAT

Milletvekili seçimleri için AK Parti Yozgat İl Teşkilatının düzenlediği temayül yoklamasında 757 oy alan iş adamı İsmail Yılmaz birinci sırada yer aldı.

Yozgat Milletvekilleri Bekir Bozdağ, Mehmet Çiçek, Abdülkadir Akgül, Osman Coşkun ile eski AK Parti Yozgat İl Başkanı Yusuf Başer'in katılmadığı temayül yoklamasında Üzeyir Arslan 723 oyla ikinci, İskender Minar 670 oyla üçüncü, Ertuğrul Soysal 512 oy ile dördüncü, Sibel Yıldırım 364 oyla beşinci, Ercan Şahin 352 oyla altıncı, Erkan Doğan 349 oyla yedinci, Yusuf Yıldırım 335 oyla sekizinci, Mustafa Albayrak 314 oyla dokuzuncu, Nurullah Nurdoğan da 309 oyla onuncu sırada yer aldı.

KAHRAMANMARAŞ

AK Parti Kahramanmaraş İl Başkanlığının yapmış olduğu temayül yoklamasında en fazla oy alan 10 aday ise şöyle:

''Sıtkı Güvenç 1094, Mahmut Arıkan 765, İdris Tezcan 663, Koray Kıraç 636, Mustafa Aydoğar 602, Yıldırım Ramazanoğlu 502, Hamza Akbaş 486, Mevlüt Kurt 471, Hamit Bülent Eken 464, Nedim Şerefoğlu 450.''

MANİSA

AK Parti Manisa İl Başkanlığı, milletvekili genel seçimlerinde Manisa'dan milletvekili adayı olacakların belirlenmesi amacıyla Yapılan temayül yoklamasında 48 milletvekili aday adayı arasında en yüksek oyu Ahmet Sofuoğlu (1319) aldı.

Arif Koşar 1102 oy, Mustafa Irmak 1003, Ünal Kaya 978 oy, Mehmet Uçak 950 oy, Muzaffer Yurttaş 915 oy, Murat Erbil 911 oy, Ebabil Mehmet Büker 830 oy, Uğur Aydemir 818 oy, Nurettin Gülmez 790 oy elde etti.

KÜTAHYA

AK Parti Kütahya İl Başkanlığınca yapılan ve yaklaşık 2 bin 600 delegenin katıldığı, 52 aday adayından 47'sinin katıldığı temayül yoklamasında aday adaylarının aldıkları oylar şöyle:

Şükrü Nazlı 1078, İsmet Duman 635, Ömer Ulu 573, Abdullah Erdem Cantimur 546, Ahmet Tan 497, İdris Bal 462, Mücahit Köksal 439, Nihat Helvacı 394, Bediha Türkyılmaz 389, Hakkı Altaş 369, Mustafa Hacımustafaoğulları 258, Fatih Salih Okumuş 250, Abdullah Ünal 193, Adnan Erdoğan Özkul 159, Ali İhsan Çakır 159, Halil Ertaş 153, Alaettin Güven 148, Ahmet Sami Kutlu 137, Vural Kavuncu 135, İsmail Usluer 134, Ali Fazıl Kasap 132, Hurşit Erdem 130, Aziz Göneş 129, Hıdır Yıldırım 127, İrfan Orhan 127, Himmet Uygun 111, Mehmet Çavuş 103, Aydın Kılıçkan 88, Bekir Gencer 87, Yusuf Okumuş 86, Hatice Ayla 82, Kamil Gündüz 77, Himmet Özer 72, Rafet Öztürk 65, İbrahim İmamoğlu 49, Aysel Yükselener 48, Hatice Yakar 47, Zafer Şahin 45, Mehmet Ali Kahraman 41, Hüseyin Baydar 31, Ramazan Öztürk 31, Zekiye Güler 30, Fatih Sam 28, Ali Güner Pektaş 23, Macide Ordu 22, Yavuz Selim Koç 22, Salih Ergun Erez 12.

Ebru Gündeş'in Bebek Özlemi Bitiyor

Ünlü şarkıcı bir buçuk aylık hamile...
Çocuk özlemi çeken Ebru Gündeş sonunda muradına erdi. Geçen yıl Azeri işadamı Reza Zarrab ile evlenen şarkıcı, 1.5 aylık hamile.

Ebru Gündeş, Azerbaycanlı işadamı Reza Zarrab ile bir yıllık ilişkinin ardından 2010’un şubat ayında nikâh masasına oturmuştu. Her fırsatta anne olmak istediğini ve çocuk özlemini dile getiren, “Artık ben de anne olmak ve o güzel duyguyu tatmak, çocuğumu kucaklamak istiyorum” diyen ünlü şarkıcı sonunda muradına erdi. Gündeş, evlendikten tam bir yıl sonra müjdeli haberi aldı. Hamile olduğundan şüphelenen sanatçı, bir süre önce yaptırdığı kontrollerde 1.5 aylık hamile olduğunu öğrendi.

Futbol Hayatım Amatör Kümede Başladı


Başbakan Erdoğan TRT'de Hakan Şükür ve Sergen Yalçın'la futbol konuştu. Gönlündeki şampiyonu açıkladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gelecek yıl spor tesisleri açısından çok farklı yatırımlara gireceklerini belirterek, ''81 vilayette ve ilçelerinde sentetik çim sahaları yaparak gençlerimizi, kötü alışkanlıklara gitmekten alıkoymak, onları buralara çekmek istiyoruz'' dedi.

VİDEO İÇİN TIKLAYINIZ
Başbakan Erdoğan, TRT-1'de yapımcılığını ve sunuculuğunu Ersin Düzen'in yaptığı ''1'e 1 Futbol Özel'' programının canlı yayın konuğu oldu. Eski futbolcular Sergen Yalçın ve Hakan Şükür'ün de katıldığı programın, kendisine gündemin dışına çıkma fırsatı verdiğini belirten Erdoğan, ''Sizden sonra yeniden gündemin içine gireceğim'' ifadelerini kullandı.

Ersin Düzen'in, ''Futbol sevdanız ilk kez nasıl başladı?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Futbol sevdası, bizim için imam hatip okulu yıllarında olan bir süreçti. Önceleri mahalle aralarında oynanan futbol vardı, daha sonra amatör kümede. Benim profesyonel futbol yaşamım yok. Amatör kümede başladı, amatör kümede bitti'' ifadelerini kullandı.

Futbol yaşamıyla birlikte STK'lardaki ve siyasi partilerin gençlik kollarındaki çalışmaları ile iş hayatını da bir arada yürüttüğünü belirten Başbakan Erdoğan, ''Gerçekten zevk alarak yaptığım bir meşgaleydi. Elimde spor çantamla Kasımpaşa'dan Gümüşsuyu'ndaki İETT Spor Kulübümüze giderdim. Aynı şekilde Camialtı'nda da böyle devam etti. Bu şekilde yaklaşık 15 yılımızı doldurduk ama İETT bizim için adeta yarı profesyonel gibiydi. Çünkü oranın maaşlı işçisiydim, orada işçi kadrosunda futbol oynuyorduk'' dedi.

Futbol oynadığı dönemlerde, bir idolünün bulunup bulunmadığına ilişkin bir soruya da Erdoğan, ''Tabii rahmetli Metin Oktay bizim çocukluk dönemimizde çok çok önemliydi'' diye cevap verdi.

Hakan Şükür'ün, Başbakan Erdoğan'ın, hemen hemen her mevkide futbol oynadığını hatırlatması üzerine de Erdoğan, ''Doğrudur, en son işte liberoyduk, orada işi noktaladık'' dedi. Şükür'ün ''Zaten ayaküstü paslarınıza, 'Beckenbauer' deniyormuş, Fenerbahçe'nin transfer teklifine kadar uzanan futbolculuğunuz olmuş'' ifadeleri üzerine de Başbakan Erdoğan, ''(Toma) Kaleperoviç'in olduğu zamanda İETT ile bir İstanbul şampiyonluğumuz vardı, bizi Vefa'da gelip izlemişlerdi'' yanıtını verdi.

Başbakan Erdoğan, futbolculuğu döneminde, çim sahalarda top oynamadıklarına dikkati çekerek, ''Kış mevsiminde oynadığınız zaman düştüğün anda bütün derileriniz soyulurdu. Şimdi çim saha yapıyorsun, beğendiremiyorsun'' diye konuştu.

''81 VİLAYETTE VE İLÇELERİNDE SENTETİK ÇİM SAHALARI YAPACAĞIZ''-
Sunucu Ersin Düzen'in, ''Ünlü bir futbolcu olduğunuzu hayal eder miydiniz?'' sorusunu Erdoğan, ''İlk dönemlerde oldu da rahmetli babam istemiyordu. Sonra tabii ben STK'lar ve siyasetle iç içe olunca, bunlar hayatımda çok daha önemli bir yer almaya başladı ve bu defa futbol benim için ikinci sıraya düşmüş oldu. Siyaset ağırlık kazandı ve siyasette yürüme kararını verdik. O yolda yürüdük ve zaten 12 Eylül harekatıyla beraber futbolu bıraktım ve ağırlıklı olarak siyasete girdim'' şeklinde yanıtladı.

Kendisinin ve hükümetin, spora ve sporcuya verdiği desteğin hatırlatılması üzerine de Erdoğan, ''Bunların tabii lobileri var. Eğer bunları yapmaz ve belli teminatları vermezseniz olmaz. Biliyorsunuz 2014 Dünya Bayanlar Basketbol Şampiyonası'nı, 2013 Akdeniz Oyunları'nı aldık. Onunla ilgili de sadece teminatı vermiyorsunuz, belli kulisler, lobiler yapıyorsunuz'' dedi.

Türkiye'nin altyapı itibarıyla çok önemli bir konuma geldiğini, statların UEFA standartlarında yapıldığını belirten Erdoğan, başta İstanbul olmak üzere, birçok ilde çok büyük spor tesisleri inşa edildiğini, mevcutlarının da yenilendiğini hatırlattı.

Başbakan Erdoğan, gelecek yıl çok daha farklı yatırımlara gireceklerini söyledi. 81 vilayette ve ilçelerinde sentetik çim sahalarının yapılmasını istediğini belirten Erdoğan, ''Orada gençler futbol maçlarını yapabilecekler. Arzum, gençlerimizi, kötü alışkanlıklara gitmekten alıkoyup, onları buralara çekebilmek'' diye konuştu.

Bunların yanı sıra, çok amaçlı spor salonları yapmayı istediklerini dile getiren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, okulların bahçelerinde inşa ettiği spor salonlarını örnek gösterdi. Okullardaki bu salonları, hafta sonları ailelere de açmak istediklerini ifade eden Erdoğan, ''Şimdi yeni yaptığımız okul projelerinin içinde bunlar var. Okul, tüm bu sosyal donatılarıyla birlikte inşa edilecek. İnanıyorum ki genç kuşaklar önümüzdeki dönemlerde bu imkanlara sahip olacaklar'' dedi.

"YABANCI SAYISINI YÜKSELTMEK TİCARİ"
Sergen Yalçın'ın, ''Türkiye'de tesisleşme konusunda çok güzel adımlar atılıyor ancak futbolumuz son dönemde yavaş yavaş gerileme dönemine girdi. Bunun en büyük nedenini, oyuncu yetiştirme konusunda büyük problemler yaşanmasına bağlıyorum. Özellikle yabancı oyuncuların büyük takımlarda bol kullanıldığı bir ülkede, Türk gençleri nasıl yükselecek ve büyük takımlarda oynayacaklar?'' sorusuna Erdoğan, ''Bu soru hakikaten zor, çünkü siyasi boyutu var. Futbolda eğer dünya standardında bir yere varacaksak, bizim yabancı futbolcu noktasında bu sayının bu kadar yükseltilmesi, bana göre ticari bir bakıştır, spora yönelik bir bakış değildir. Ticaridir, niye? Çünkü 'Tribünler bu marka isimlere geliyor' havası var. Dolayısıyla biz kendi gencimize bu noktada büyük imkanlar tanımıyoruz. Yani yarın milli takımımızı oluşturmakta bile sıkıntı içerisine girebiliriz'' yanıtını verdi.

"ALT YAPIYA ÖNEM VERİLMELİ"
Arjantin ve Brezilya'nın, futbolda bir anlamda sanayi haline geldiğine dikkati çeken Erdoğan, bu ülkelerin birçok ülke ligine futbolcu ihraç ettiğini hatırlattı. Brezilya ve Arjantin'in bu başarısını, cadde kenarlarındaki futbol sahalarının çokluğuna bağlayan Erdoğan, ''Türkiye'nin, bu ülkeleri çok iyi incelemesi lazım. Futbol federasyonunun bunlar üzerinde çok iyi bir çalışma yapması lazım. Altyapıysa biz zaten devlet olarak bu işe gireceğiz ama kulüplerin de bu işe ayrıca girmesi lazım. Türkiye olarak bizler ülkemizde yüzlerce sentetik çim sahaları yaptığımız zaman çekirdekten itibaren gelecek kuşakları yetiştirebiliriz'' dedi.

Erdoğan, İspanya Birinci Futbol Ligi'nin (La Liga) başarılı takımı Barcelona'yı örnek göstererek, bu takımın futbolcu altyapısına verdiği öneme değindi. Erdoğan, ''Buna benzer altyapı bizim takımlarda var mı? Maalesef yok. Geçmişte biraz yöneldiler, o dönemlerde de sizler çıktınız'' dedi.

"İLK ÜÇ SIRADA YERLİ TEKNİK DİREKTÖRLER VAR"
Yerli teknik direktörlerin başarısına da değinen Erdoğan, milli takımın Şenol Güneş'le dünya üçüncülüğü yaşadığını, Fatih Terim ve Mustafa Denizli'yle de başarılar yakalandığını hatırlattı. Spor Toto Süper Lig'de ilk üç sırada yer alan takımların başlarındaki teknik direktörlerin de yabancı olmadığına dikkati çeken Erdoğan, kulüplerin de belli deneyimlerden sonra ders aldığını ifade etti. Erdoğan, ''Takımlarımızda bu kadar yabancı futbolcu bulunmasını doğru bulmuyorum. Bir defa kendi ülkemizde futbolu kendimize sevdirmeliyiz. Kendi halkımız kendi gencini izlesin. Çünkü orada oynayabilecek olan her yabancı, bizim yetişebilecek gencimizin önünü kesecektir'' diye konuştu.

''ALEX'İ ÇOK TAKDİR EDİYORUM''
Başbakan Erdoğan, Hakan Şükür'ün, yabancı futbolcular arasından Fenerbahçe'nin Brezilyalı futbolcusu Alex'i örnek göstermesi üzerine de ''Alex'i çok takdir ediyorum, istikrarlı. İlerlemiş yaşına rağmen birçok futbolcunun önünde gol krallığında bir numara, önde gidiyor. Sadece gol atmakla kalmıyor, asistte de başarılı'' dedi. Birçok yabancı futbolcunun özel yaşamları nedeniyle İstanbul'da kaybolduğunu ifade eden Erdoğan, ''Hakikaten Alex örnek bir futbolcu'' dedi.

BREZİLYA VE ARJANTİN ÖRNEĞİ
Erdoğan, Arjantin ve Brezilya'nın, dünyaya ihraç ettiği futbolcu sayısının çokluğuna dikkati çekti. ''Türkiye'nin, bu ülkeleri çok iyi incelemesi lazım. Futbol Federasyonunun bunlar üzerinde çok iyi bir çalışma yapması lazım. Altyapıysa biz zaten devlet olarak bu işe gireceğiz. Ama kulüplerin de bu işe ayrıca girmesi lazım'' diye konuştu.

"YENİ STATLAR GELECEK"
Sunucu Ersin Düzen'in, izleyicilerden, yeni statlar yapılıp yapılmayacağına ilişkin çok fazla mesaj aldıklarını söylemesi üzerine de Erdoğan, spordan sorumlu Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak ile bu konuyu konuştuklarını belirtti. Büyükşehirlerden başlamak üzere, Spor Toto Süper Lig'de takımı bulunan kentlerde stat sorununu çözmeye karar verdiklerini belirten Erdoğan, Bank Asya Birinci Lig'de takımı bulunan illerde de stat sorununa el atacaklarını ifade etti.

"KEŞKE İKİ ŞAMPİYON ÇIKSA"
Erdoğan, süper ligdeki şampiyonluk yarışının, Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında geçtiği hatırlatılıp, kendisinden bir değerlendirme yapmasının istenmesi üzerine de ''Benim için çok zor bir soru. Keşke iki şampiyon çıksa. Ligde şu anda bir kopma başladı. Fenerbahçe, Trabzonspor başabaş işi götürüyorlar, puanları aynı. Bir sürpriz, Gaziantep dördüncü sıraya çıktı, ilginç bir gelişme oldu. Son sırada da benim semtimin takımı, Kasımpaşaspor. Sıkıntılı bir yerde, temenni ederim ki kurtarır'' yorumunu yaptı.

Devlet Bahçeli Bir MHP'liyi Daha Harcadı!


Seçimler yaklaştıkça MHP'de derin çatlaklar oluşmaya başladı. Devlet Bahçeli'nin seçim öncesi aldığı kritik kararlar tartışılıyor. İşte ayrıntılar...
Balyoz sanığı Engin Alan'ın MHP'den vekil aday adayı olması parti içinde büyük çatlaklara neden oldu. Alan'ın MHP'den adaylığına tepki gösteren MYK üyesi Mansur Yavaş, milletvekilliği için aday olmadı.

MHP'de milletvekilliği adaylığı için başvurular dün akşam sona erdi. Yaklaşık 2 bin 500 kişinin yaptığı adaylık başvurusu arasında 'Balyoz Davası' kapsamında Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan emekli Korgeneral Engin Alan da yer aldı.

Fakat bu, partide krize yol açtı. MYK üyesi Mansur Yavaş, milletvekilliği aday adaylığı için müracaatta bulunmadı. MHP'nin yükselen yıldızlarından Yavaş, Genel Başkan Devlet Bahçeli'ye bir mektup yazmış ve Engin Alan üzerinden, "Partide ikinci bir Nusret Demiral vakası yaşanmasın" talebinde bulunmuştu. Ancak, parti yönetiminin Engin Alan konusunda geri adım atmaması, kendisini kırdı ve adaylıktan vazgeçti.

PARTİDEN İHRAÇ EDİLMİŞTİ

Emekli olduktan sonra MHP'ye katılan eski Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Nusret Demiral, ezanın Türkçe okunması gerektiğini savunmuş ve tepkiler üzerine partiden ihraç edilmişti. Edinilen bilgilere göre, Mansur Yavaş'ın Bahçeli'ye yazdığı mektupta, ülkücü ve muhafazakar hassasiyeti olmayanların partide yer bulmasına karşın, ülkücülerin aynı değeri görmediğine vurgu yapıldı. Yavaş, son yerel seçimlerde Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı olmuş ve beklenenden yüksek bir oy almıştı.

Başvuru yapanlar arasında, 1999 yılında 'Telekulak' iddiası ile yargılanan eski Ankara İl Emniyet Müdürü Cevdet Saral da vardı. Saral, Trabzon'dan aday adayı.

İŞTE MHP'DEKİ BALYOZCULAR VE ÜNLÜLER

MHP'de milletvekilliği adaylığı için süre doldu. MHP'ye yaklaşık 2 bin 500 kişi adaylık başvurusunda bulundu. Bu isimler arasında Balyoz sanıkları da var daha önce isimleri sıkça duyulan ünlüler de var...

MHP'de milletvekilliği adaylığı için başvurular bu akşam sona erdi. Yaklaşık 2 bin 500 kişi adaylık başvurusu yaptı. Bazı adaylara ise belgelerindeki eksiklikleri gidermesi için süre verildi.

Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu, eski Maliye Bakanı Sümer Oral, eski DYP'li bakan Esat Kıratlıoğlu'nun oğlu Ahmet Kıratlıoğlu, Koray Aydın, Ümit Özdağ,trafik kazasına hayatını kaybeden ANAP'lı eski bakan Adnan Kahveci'nin oğlu Cihan Kahveci, eski MHP yöneticilerinden Şevket Bülent Yahnici'nin oğlu Dündar Yahnici adaylık için başvurdu.

Ayrıca "Balyoz Soruşturması" kapsamında Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Emekli Korgeneral Engin Alan ve Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız da adaylık başvurusu yaptı.

Adaylıkları beklenen MHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş, Sincan Birinci Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz, Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, MHP MYK üyesi Erkan Haberal adaylık başvurusunda bulunmadı.

Milletvekilleri Ertuğrul Kumcuoğlu, Sabahattin Çakmakoğlu, Bekir Aksoy, Gürcan Dağdaş, Zeki Ertugay ve Ahmet Bukan da aday olmadı. Kadın aday sayısı 200'ü aştı.

Biz Yerine Getiremeyeceğimiz Sözü Vermeyiz!


Başbakan Erdoğan, İsim vermedi ama Kılıçdaroğlu'nun vaatlerinin hesapsız olduğunu iddia etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, isim vermeden Kılıçdaroğlu'na çattı verilen sözlerin hesabının yapılmadığını söyledi. Bu açıklamalara iş adamlarının da tepki göstermediğini söyleyen Erdoğan, vaatlerin havada uçuştuğunu, ortaya sürülen hayallerin hesaplarının yapılmadığını söyleyerek "Biz yerine getiremeyeceğimiz sözü vermeyiz" dedi.

Erdoğan, İmedya tarafından Rixos Otel'de düzenlenen ödül törenine katıldı. Erdoğan'da İmedya'nın 2010 yılı en başarılı lider ödülü verildi. Erdoğan, törende yaptığı konuşmasında, iktidarları döneminde 15 bin bölünmüş otoyol yaptıklarını, 2023 yılına kadar ikinci bir 15 bin kilometrelik yol daha yapacaklarını ifade etti.

Erdoğan, havayolunda da önemli adımları attıklarına işaret ederek, "Havayolunu kaymak takımının yolu yapmadık. Havayolunu halkın yolu haline getirdik. Alt gelir grupları bile uçağa binmeye başladı. Ali bey (Pegasusun sahibi Ali Sabancı) gözüme bakıyor. Diyor ki 'Ben otobüslerden daha ucuza yolcu taşıyorum' diyor. Rekabet başladı. Biz geldiğimizde tek THY vardı " dedi.

DÜNYANIN SEKİZ ÜLKESİNDEN BİRİSİYİZ

Hızlı tren konusunda dünyadaki sekiz ülkeden birisi olduklarını kaydeden Erdoğan, Ankara-Eskişehir'e hızlı trenle gidildiğini, İstanbul hattı yapılıyor. Konya'ta test sürüşlerini başlattık. Sivas devam ediyor. İstanbul'dan Erzurum'a hızlı trenle gideceğiz" diye konuştu. Erdoğan, Türkiye'de popülizm döneminin geride kaldığına işaret ederek, Türkiye anayasada belirtilen süre içerisinde seçimleri gerçekleştirme alışkanlığına kazandığını kaydetti. İlk defa ilan edilen süre içerisinde seçim yapıldığını vurgulayan Erdoğan, seçime rağmen bütçe dengesini bozmama alışkanlığının, popülizmin değer ifade etmediği, tepkiyle karşılandığın siyasi bilinci kazandığını söyledi.

"YERİNE GETİREMEYECEĞİMİZ SÖZÜ VERMEYİZ"

Başbakan Erdoğan, bu yeni süreçte havada uçuşan vaatler, hesabı yapılmadan ortaya sürülen hayaller değil, planlar, projeksiyonlar, ayakları yere basan hedeflerin değer ifade ettiğine dikkat çekerek, "Biz yerine getiremeyeceğimiz sözü vermeyiz. Yola çıkarken bir söz verdik: 'Ne aldanan, ne aldatan olacağız' dedik. Geçmişte bu ülkede kuru kuruya vaatler yapıldı. Yıllar geçti bunların hiçbiri yerine gelmedi. Şimdi bunlar söyleniyor. Evde oturan kadınlara maaşlar bağlanıyor. Bunlar nasıl verilecek. Çalışan ile çalışmayan nasıl olacak. Bu vereceğiniz rakamların hesabını yaptık diyorlar. Çalışan ile çalışmayan arasındaki fark nasıl olacak. Sosyal devlet bilinciyse zaten belli oranda yapılıyor. Söylediğiniz rakamların hesabını hiç yapıyor musunuz?' diye sorduğunuzda 'zaten onların hesabını yaptık' diyorlar. Masaya oturuyoruz ki bu hesaplarla bütçeleri kurtarmamız hayatta mümkün değil. İşadamları ne hikmetse bu konuda hiç açıklama yapmıyorlar. Gerçekler ortada. Milleti aldatmayın, samimi olun, dürüst olun ve yapacağınızı söyleyin. Yere sağlam basmak zorundayız. Kazandıklarımızın heba edilmesine, zorluklarla elde ettiklerimizin carcur edilmesine artık millet izin vermeyecek, buna fırsat tanımayacaktır."

Darbenin Nasıl Yapıldığını Bilirim!


Balyoz davasında darbe yapmaya teşebbüsten yargılanan Çetin Doğan'ın, 1960 darbesini yapan ekibin içinde olduğu ortaya çıktı...
Çetin Doğan, çapraz sorgusu sırasında 1960 darbesiyle ilgili açıklamalarda bulundu. O dönem Harp Okulunda öğrenci olduğunu belirten Doğan, Silahlı Kuvvetler'de nasıl talimat verildiğini ve birliklerin nasıl hareket ettiklerini gördüğünü söyledi. Harekat Komutanlığı yaptığını belirten Doğan, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda bir Balyoz planı olduğunu, bu planın davada iddia edilen plan ile bir ilgisi olmadığını, Oraj planının ise TSK içinde olmadığını ve dava sebebiyle öğrendiğini anlattı.

BİZ SİYASETİN DIŞINDAYIZ

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Balyoz davasında savunması tamamlanan tutuklu sanık Çetin Doğan'ın, saat 16.15'te çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme Başkanı Ömer Diken öncelikle sanıklardan Doğan'a soru yöneltmek isteyen olup olmadığını sordu. Bazı sanık avukatları, öncelikle Cumhuriyet savcısı ile mahkeme heyeti tarafından soruların sorulmasını, kendilerinin de bu aşamadan sonra soru yöneltmek istediklerini söyledi. Ancak Başkan Diken, uygulamanın usule aykırı olmadığını ifade etti.
Bazı sanıklar ile avukatların, yaptıkları açıklamalar ve yorumların ardından soru sormaları üzerine Başkan Diken, "Bu uygulamanın adı sanığa doğrudan soru sormaktır. Açıklamalar yapmanıza gerek yok." uyarısında bulundu.
Sanık Doğan, kendisine yöneltilen sorular karşısında darbe ya da ihtilal gibi bir düşüncesi olmadığını belirtti. Konuşmalarının bazılarını rahatsız etmiş olabileceğinden bahseden Doğan, "Kimsenin arkasından konuşmadık. Seminerde, 'Biz siyasetin dışındayız' dedim, ama bu demek değil ki, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin aşındırılmasına ses çıkarmayacağız. Biz yasal çerçevede mücadele verdik. Benim aklımın ucundan darbe geçmemiştir. Yapılan darbelerin kime zarar verdiğini gördük. TSK'nın halkın gözünde küçük düşmemesi için her şeyi yaptım." diye konuştu.
Doğan, Özden Örnek'in avukatının müvekkiliyle darbe amacıyla görüşme yapıp yapmadığını sorması üzerine, "Resmi nitelikli seminerlerde ve diploma törenlerinde karşılaştık. Onun dışında birer kez nezaket ziyareti yaptım. Özel bir görüşmemiz olmadı. Darbe için görüşmedik." diye konuştu.

DARBEYİ AKLIMIZA BİLE GETİRMEDİK

Darbe yapmak için Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanları ve Ege Ordusu Komutanlığı ile irtibatı olup olmadığı şeklindeki soruya ise Doğan, Balyoz planını kastederek, "1. Ordu Komutanı olarak böyle bir darbe planı yapmam mümkün değil. Darbeyi düşünmediğim için böyle bir irtibatım da olmadı. Zaten darbe planlamak için Tugay Komutanları ile görüştüğüm iddia ediliyor. Benim aklımda darbe olsa Kolordu Komutanları ile görüşürdüm. Gider Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ile görüşürdüm. İhtilallerin Silahlı Kuvvetleri halkın gözünden nasıl düşürdüğünü görmüş bir kişiyim. Silahlı kuvvetlere zarar vereceğini bildiğimiz için aklımıza dahi getirmedik." dedi.

1960 DARBESİNE İŞTİRAK ETTİM

Bir tek 1960 darbesine iştirak ettiğini söyleyen Doğan'ın, "O zaman Harp okulu öğrencisiydim ve nasıl talimat verildiğini, birliklerin nasıl hareket ettiğini orada gördüm. Onun dışında hiçbir darbeye iştirak etmedim." sözleri dikkat çekti.
Emekli Korgeneral Engin Alan'ın avukatı müvekkilinin seminerde söylediği, "Böyle bir eylemi bastırmanın ilk yolu liderleri bir gecede toplamak" şeklindeki sözlerini hatırlatarak buradaki "liderlerden" kimi kastettiğini sordu. Doğan, bu kişilerin siyasi liderler değil kalkışma yapan bölücü liderler olduğunu savundu.

FİŞLEME LİSTESİ YOK

Avukat Ahmet Koç, seminerde belediye başkanlarının isminin geçtiğini hatırlatarak bu konuya açıklık getirmesini istedi. Doğan, "Normal çalışmada fişleme listesi yok. Seminerde, 'sıkıyönetim olduğunu düşünün ve bunu yaşayın' dedim. Burada ismi geçenler sorunlu kişiler, sıkıyönetim olsa bunlar yerinde kalmaz tabi. Mesela Sincan'da Belediye Başkanı Kudüs gecesi yaptı, amacı aşan bir durum oldu, görevden alındı. Sıkıyönetimde bizim kiminle çalışacağımız emniyet, jandarmadan gelen bilgiler doğrultusunda olur. Ben emir verip böyle liste oluşturtmadım. Seminer gereği konuşmalarda gündeme geldi." dedi.
Doğan, "Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda da bizde de personel harici fişleme yoktur." ifadesini kullandı.
Bir avukatın, "General etüt" diye bir liste olduğu ve bu konudaki bilgisini sorması üzerine Doğan, "İlk defa burada gördüm. Polisler o tür liste tutar. Böyle bir yapılanma var, siyasi olarak başında kim olduğunu biliyorum. Başbakanı kastetmiyorum. Ama bunun peşini bırakmayacağım, hayatım pahasına sonuna kadar gideceğim, hesabını soracağım. Görevi başındaki insanları görevinden alıp da buralara getirmek vatan hainliğidir, zamanı geldiğinde açıklayacağım." şeklinde konuştu.
Tutuklu sanık İbrahim Fırtına'nın avukatının "Oraj planından haberiniz var mı?" sorusu üzerine Doğan, "Hayır. Oraj planını bu vesile ile öğrendim. Eğer olsaydı bilirdim, harekat komutanlığı yaptım. Ancak Balyoz diye bir plan var." karşılığını verdi.
Balyoz planının Özel Kuvetler bünyesinde olduğunu belirten Doğan, "Ama bunlarla hiçbir ilgisi yok. Genelkurmay bir yazışmada bu plandan bahsediyor. Zaten bir hakim suikast iddiasıyla bu planı bulmak ve teyit için gidiyor, kozmik odada arama yapıyor. Ama Oraj diye bir plan yok." cevabını verdi.

Savcı Seks Kasedinin İzinde


Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan Odatv muhabiri İklim Bayraktar, Baykal'a yönelik iddialarına ilişkin tanık olarak bugün ifade verecek.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz'ün talebi üzerine "Deniz Baykal'a komplo' olayında tanık sıfatıyla ifade verecek. Öz'ün talebi üzerine bugün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Tekin'in tanık sıfatıyla ifadesini alacak. Ergenekon soruşturması kapsamında Odatv'ye yönelik operasyonda gözaltına alınan ve sonrasında serbest kalan Odatv Muhabiri İklim Bayraktar, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile ilgili taciz iddialarında bulunmuştu.

Bayraktar, konuyu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ile paylaştığını anlatmış, Baykal ise "bir komploya maruz bırakılmak istendiğini' savunmuştu. Bu iddialar üzerine konuya ilişkin inceleme başlatan Savcı Öz, Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin'in ifadelerinin alınmasını Ankara Cumhuriyet Savcılığı'ndan talep etmişti. Tekin, bu kapsamda bugün ifade verecek. "Mağdur" sıfatıyla adliyeye çağırılan Baykal, ifade vermeyeceğini açıklamış, Kılıçdaroğlu ise kendisine herhangi bir tebligat gelmediğini söylemişti. Bayraktar, ifadesinde, "Görüşmede geçen konuyu CHP'de görevli Gürsel Tekin ile paylaşmamdan sonra Soner Yalçın beni aradı. Gürsel Tekin konuyu Soner Yalçın'a anlatmış. Soner Yalçın bana bu olayın ne olduğunu sordu. Ben de kendisine konuyu anlattım" demişti.

İki Abdullah Sevdim Biri Öcalan


Eski özel timci Ayhan Çarkın, Güneydoğu’da görev yapıp kendi deyimiyle ‘katil’ olduğu çatışmaların ardından, önceki gün Nevruz mitingindeydi.
Susurluk’ta ortaya çıkan “siyasetçi-mafya-polis” ilişkileriyle tanınan ve çete üyeliğinden 4 yıl hapis alan Ayhan Çarkın için yeni bir dönem başladı.

Önceki gün İstanbul Kazlıçeşme’deki BDP’nin Nevruz mitingine katılan Çarkın ilginç açıklamalar yaptı.

Radikal gazetesinin haberine göre Çarkın şunları söyledi; “Ben 1986’da Güneydoğu’ya ilk gönderilen 320 kişilik Özel Harekât grubu içindeydim. 1990’a kadar bölgede kaldım. Hepimiz kana bulaşmıştık. Öyle korkunç şeyler yapıldı ki o halka. Gittiğimizde baktık adamın biri gelmiş, çoluğun çocuğun içinde adamın birini çırılçıplak soymuş. Milleti köy ortasında toplamış dayak atıyor. Bir Kürt’ü PKK’lı diye çırılçıplak soyan bir zihniyet nedir? Bunlar Atatürk’ün askeri olamaz. Bunun adı terörle mücadele değildi, bunun adı ihanetti.
Ben bu halka (Kürtler) uçak kullanıldığını gördüm. Top kullanıyorsun, tank kullanıyorsun, mayınlar kullanıyorsun halkına karşı. Bu ateş hepimizi yakacak. B.. yedirdik bu millete. Tırnaklarını söktük, dilini yasakladık, biz bunu yaptık. Ama Kürt halkından rica ediyorum bizim bayrağımıza saygısızlık yapmayın, bu bayrağa en azından siz sahip çıkın. Bu bayrağın en çok Kürtlere ihtiyacı var. Kürt halkı bizim onurumuz, omurgamız, gururumuz. Bir özür dilememiz lazım Kürtlerden... Şimdi her tarafta toplu mezarlar çıkıyor. İster gerilla de ister terörist. Bu toplu mezarlar bu ülkenin ayıbıdır.

'ÖCALAN’A SAYGI DUYUYORUM'
Adam bağırıyor yıllardır İmralı’da. Ben de buradan bağırıyorum şu anda. Öcalan’a saygı duyuyorum. Ben onun liderlik vasfına saygı duydum. Kan dursun istiyor. Öcalan şimdiye kadar Türk bayrağına, Türk halkına saygısızlık ettirmedi. Ben iki Abdullah sevdim bu hayatta. Biri Abdullah Öcalan, diğeri Abdullah Çatlı. Bunlar lider vasıflı insanlardı. Ne olur bu ülkeye yardım etsin Kürtler. Abdullah Öcalan’a sesleniyorum: Türkiye’ye sahip çık, yardım et.

'ÇETELER KATLİAM YAPTI'
Dehşet şeyler yaşandı o bölgede. 1986’da gittik oraya. Bir yıl sonra Mardin Ömerli’ye bağlı Pınarcık Köyü’nde bir katliam yaşandı. 16’sı çocuk 30 kişi katledilmişti. O köye gittim, kan barut kokusu vardı her tarafta. Pınarcık katliamını provokasyon amaçlı JİTEM’in oluşturduğu gruplar yaptı. Çoğu çocuk 30 insan. Bir çocuğun cansız bedeni kollarımdaydı (ağlıyor)… O insanları örgüt öldürmedi. Bu kanı döken başkasıydı. Başbağlar katliamı, Bilan kazası olayı, Jave köyleri… Aynı ekip yaptı bunları. Başbağlar katliamı kesinlikle Ergenekon zihniyeti ürünüdür.

Benim girdiğim tüm silahlı çatışmalarda imzam vardır. Bu işte bir adalet varsa ben o işte varım. Kimlerle çalışmışsam onlara da her şeyi sormaya hakkı vardır insanların. Hiçbir yere kaçmayacağım. Öcalan’ın önerdiği hakikatleri araştırma komisyonu açılsın, namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum gider her şeyi anlatırım. Benimle birlikte olanları, bu ülkeye ihanet edenleri söyleyeceğime yemin ediyorum. Ama o komisyona başkaları da gelmeli. Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve daha başkaları da gelmeli.

'ŞAHİN BENİ KANDIRAMAZ'
Ben İstanbul’daki her baskında vardım. Perpa baskınında bir kız öldü, infaz edildi. Ben silahlı çatışmadaydım o esnada. Orada başka bir Ayhan vardı, o vurdu kızı. Sabahat Karataş olayında (Çiftehavuzlar) ben vardım. İbrahim Şahin’in yanındaydım. Bahçelievler’deki çatışmada imzamı attım. 15 kişi ölmüştü orada. Hata yaptıysam bedelini ödemeye hazırım. Ama emri kim veriyorsa katil odur. Ben tiksindim bu olanlardan.

Şimdi o dönem bize başkanlık yapan İbrahim Şahin’in şu anki halini görüyorum da çıldırıyorum. Adli Tıp’ta rapor peşinde. Hafıza kaybı yaşıyormuş. Biz onun odasına girmeden önce salavat getirirdik. Şimdi düştüğü duruma bakın! Beni kandıramazsın İbrahim Şahin. O alacağın deli raporunun arkasına sığınamazsın. Çünkü tüm cevaplar onda. Mehmet Ağar da çıksın hesabını versin.

'ERGENEKON DIŞARIDA'
Ergenekon bizim hepimizin çıkış noktası. Bizim çıkış noktamızdır. Ergenekon’dan şu anda kimse içeride değil. Hepsi dışarıda. Veli Küçük’ün Dağlık Karabağ’la da alakası var. Orada da bir Ergenekon var.

'KAMYONLA İHANETİ ANLADIM'
Herkesin bir dönüm noktası vardır. Benim hayatımın kırılma noktası Susurluk kazası sonrası oldu. Kamyon çarptı kendime geldim. Olay yerine gittim arkadaşımı (Abdullah Çatlı) aldım ambulansa koydum. Çıplak bedenini öpe koklaya Nevşehir’e kadar götürdüm. Sonra da ellerimle toprağa verdim. Çatlı ve diğerleri o arabada öldürüldü… O kazadan sonra ihanete uğradığımızı anladım.

'ARKADAŞLAR KONUŞSUN'
Ben Nevruz’a eşimle, çocuklarımla, arkadaşlarımla gittim. Ben oraya Türk olarak gittim, ‘katil’ olarak gittim. Ta kürsüye kadar gittim. ‘Beni konuşturacaksınız’ dedim. Beni bugün burada konuşturan vicdandır. Kendi içimdeki karanlıktan kurtulmak istiyorum. Şimdi o beraber görev yaptığımız arkadaşlarıma sesleniyorum. Siz de çıkın anlatın tüm bildiklerinizi. Artık konuşmak lazım.”

21 Mart 2011 Pazartesi

blogger gene engellendi

milyonlarca kişinin ücretsiz olarak kullandığı blogger mahkeme kararıyla kapatıldı. durumla ilgili gelişmeleri yakında tekrar paylaşacağız...

yepyeni bi çılgınlık hemen üye ol hediye teklif haklarınla hemen kazanmaya başla

Türk Erkeklerinin Asyalı Kadın Fantezisi!


'Çekik gözlü, ufak tefek kadınlarla seks yapma hayali' bazılarının hormonlarını fena harekete geçiriyor..
Asyalı kadın fantezisinin yeri mi?

Sadece Türk değil dünya üzerindeki erkek cinsinin çoğunun bir Asyalı kadın fantezisi vardır ki, sebebini anlamaya çalışmak bile benim için zuldür. 'Çekik gözlü, ufak tefek kadınlarla seks yapma hayali' bazılarının hormonlarını fena harekete geçiriyor işte! Uzakdoğu'da, özellikle de Tayland'da, kabuslarımda görsem sabaha dudaklarım uçuk içinde uyanacağım yaşlı başlı adamların kucağında, hem bedeni, hem yaşı küçücük kızları görünce; yaşadığım tiksinme duygusu tarif edilemez.

ELİMDE PATLADI
Bizim Türk firmalarının da bayii gezileri için özellikle Tayland'ı seçmelerinin nedeni tapınak ziyaretleri değil zaten. İşte ben de bugüne; 'Çekik göz, küçük beden merakına Reha Muhtar da kapılmış, Japonya'daki facia ve insanlık dramı ona hatırlata hatırlata yıllar önce öptüğü Japon kadını hatırlatmış' konulu bir yazı döşenecektim ki mevzu elimde patladı. Çünkü dün Radikal'de Sırrı Süreyya Önder bu konuda öyle bir kalem oynattı ki, artık ben ya da bir başkası bu konuda ne yazsak boş olacak, yavan kaçacaktı. Girin internete ve okuyun o yazıyı...

GÜCENMECE YOK
Şimdi ben sadece Reha Muhtar'dan, aşk, sevgi, tutku, seks vs. temalı yazılar yazarken biraz daha serinkanlı ve sakin olmasını rica ediyorum. Bir kere, hayal gücünü çok fazla devreye sokmasın. Abartınca inandırıcılık kalmıyor çünkü. Kumaş ince, insanın içi belli oluyor! Ama tabii en önemlisi, her mevzu 'halvete' bağlanmaz ki be ustacım! Dünyanın yaşadığı en büyük felaketlerinden birini "Yaa Japon dedin de aklıma geldi, bir zamanlar bir Japon kadın öpmüştüm hacı, Allah seni inandırsın..." türü yazılarla anmak, hem insan olana hem de kossskoca gazeteciye yakışmıyor. Gücenmece yok... Neyse ben şimdi susayım da siz S. Süreyya Önder'in "Muhtar'ın billosuyla üzülmesi" başlıklı yazısını okuyun. Gerçekten 10 numara olmuş, ellerine sağlık.

Taraf Neden Gülen Belgeleri İle Başladı?

Yasemin Çongar, Taraf gazetesinin Wikileaks belgeleri için neden önce Gülen dosyasını yayınladığı sorusuna bakın nasıl yanıt verdi?
WikiLeaks, Amerikalı diplomatların yazışmalarını içeren belgeleri ABD'de The New York Times, İngiltere'de The Guardian, Fransa'da Le Monde, Almanya'da Der Spiegel, İspanya'da da El Pais ile paylaştı.

WikiLeaks'in Türkiye'de işbirliği yaptığı gazete Taraf oldu. Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar'ın Britanya'da WikiLeaks'in kurucusu Julian Assange ile yaptığı görüşme ve imzalanan sözleşmenin ardından gazete WikiLeaks Türkiye belgelerini yayımlamaya başladı.


Yasemin Çongar, yoğunlukla 2000-2010 yıllarını kapsayan Amerikalı diplomatların yazdığı bu telgrafların, Türkiye'nin yakın tarihini anlamak için bulunmaz bir malzeme olduğuna dikkat çekiyor. Dünya gazetecilik tarihinde Wikileaks'in bir dönüm noktası olduğunu düşünüyor.

Çongar, daima dikkat çeken bir muhabir, yazdıkları merak edilen bir yazar oldu. 17 yaşında adım attığı gazeteciliğe Ankara'da Anka ve Cumhuriyet'te başladı. Londra'da BBC, Washington D.C'de Milliyet için çalıştığı yılların ardından Taraf gazetesini kuran ekibin içinde yer aldı.

T24.com.tr'den Selin Ongun, Taraf Gazetesi yazarı ve Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar'a sordu:

- Belgeler size elektronik ortamda verilmiş olmalı, değil mi?

Julian Assange, belgelerin bize ne tür yöntemlerle ve nasıl iletildiğinin, güvenlik nedeniyle bilinmesini istemiyor. Ha şunu soruyorsanız, tabii ki 24 bin sayfa bavulla taşınmadı, kamyonla da gelmedi.

11 BİN BELGENİN BİN KADARINI OKUDUM

- Assange'ın uyarıları nedeniyle "olağanüstü hâl" yaşandı mı Taraf'ta?


Bir baskın ya da elektronik kopyalara zarar gelmesi halinde bunun yedeklerinin olmasını sağladık tabii.

- 24 bin sayfa, 11 bin belge... Şimdiye dek bunların tamamını okudunuz mu?

Herhalde ben şu ana kadar 11 bin belge içinden bin kadar belgeyi baştan sona okudum. Demek ki tüm belgelerin onda birini okumuşum. Ama elbette sadece başlıkları ve konuları itibariyle 11 bin belgenin tamamını taradım. Tabii, şöyle bir kolaylık oldu. Belgeler arasında raporlar var, gizli telgraflar var, hakikaten çok enteresan tutanak türü denebilecek görüşme dökümleri var. Soru-cevap şeklinde yazılmış belgeler var. Bir de basın özeti türünde yazılmış belgeler var. Dolayısıyla basın özetlerini vs. kenara ayırıyorsunuz ilk etapta.

ÇEVİRİ İŞİNE AHMET ALTAN İLE BERABER BAŞLADIK

- 24 bin sayfanın çevirisini kim yapıyor, yapacak?


Çok dar bir ekip yapıyor.

- Bir kişi, 10 kişi, 5 kişi, ne kadar dar?

(Gülüyor) Dar bir ekip. Bu biraz kulağa komik gelecek ama ilk etapta çeviriyi sadece ben ve Ahmet Altan çalışmaya başladık. İlk anlar için öyle karar vermiştik. Ardından giderek genişleyen ama yine de dar bir ekip çeviri yapıyor diyebilirim.

NEDEN ÖNCE GÜLEN DOSYASI YAYINLANDI?


- Fethullah Gülen dosyasıyla yayıma başladınız. Tercihinizden ötürü birkaç algı oldu. Biri şuydu: "Cemaatin gazetesi Taraf" tartışmasını sonlandırmak için Gülen dosyasıyla başladınız?

Biz bu kadar hesapçı insanlar değiliz. Sonuçta Türkiye'nin yakın tarihine uzanan, 1994'e kadar giden, ama yoğun olarak 2000-2010 arası yazılmış telgraflar bunlar. Son 10 yılda Türkiye'deki olaylarla ilgili Amerikalılar ne düşündüler, Türklerden neler dinlediler, bunları nasıl yorumladılar; bu belgeler bunu gösteriyor. Bu kadar yıl gazetecilik yapan biri olarak bu belgelere bakınca ben neyi merak ediyorum?
Mesela ben Amerika'nın 1 Mart tezkeresindeki tepkisini, öncesindeki pazarlıkları, sonra yaşanan hayal kırıklıklarını, bunu diplomatların merkeze nasıl yansıttıklarını merak ederim. Başka neyi merak ederim? Amerika'nın PKK ile ilişkisini, Amerika'nın 27 Nisan'a, 28 Şubat'a bakışını merak ederim. Kişiler üzerinden gidecek olursak, Başbakan Erdoğan'a nasıl baktıklarını merak ederim. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e, İlker Başbuğ'a nasıl baktıklarını merak ederim.
Bütün bunların ötesinde hakikaten Amerika-Fethullah Gülen ilişkisi benim çok merak ettiğim bir ilişki. Hem okur olarak, hem gazeteci olarak. Nihayetinde bugüne dek yazdıklarım ortada. Fethullah Gülen ile söyleşi yapan da bir gazeteciyim, Amerika'da yaşadığım dönemde Amerikalılara Gülen'e nasıl baktıklarını defalarca sormuş bir gazeteciyim. Ne cevaplar verildiğini biliyorum. Ama bunun ötesinde bir bağlantı, yakınlık, düşmanlık var mı? Açıkçası bu soruların cevaplarını çok fazla bilmiyoruz.
Fakat belgeler taranınca gördük ki, Fethullah Gülen'e, okullarına, cemaate ayrılmış 20 kadar telgraf var. Onlara bakmak, o nüansları görmek, nasıl bir ilişki olduğunu kavramak açısından önemliydi. Biz de bunu yayımladık.
'Benimle ve Ahmet Altan'la ilgili belgeleri de eksiksiz yayımlayacağız'

- Gazetede yayımlanacak belgeler neye göre seçilecek?


İlginç olan, haber olan her şeyi yayımlayacağız. Birçok kişinin aklından, "Acaba kendileri ile ilgili olanları yayımlayacaklar mı" gibi şeyler geçiyor. Mesela "WikiLeaks belgelerinde Taraf, Ahmet Altan, Yasemin Çongar" bunları da eksiksiz yayımlayacağız.

- Amerikalı diplomatlar sizin için şaşırtıcı telgraflar yazmış mı?

Şu ana kadar okuduklarım içinde Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Taraf'la ilgili olarak Amerikalıların söyledikleri arasında beni şaşırtan bir şey yok. Az sayıda belgede Taraf liberal bir gazete, ama çoğu belgede solcu olarak tanımlanıyor. O kadarını söyleyeyim.

- Ertuğrul Özkök açık bir dille "Lütfen beni uykusuz bırakmayın" diye yazmıştı. Ama merak edeni de çok; bu belgelerde gazeteciler ne kadar var?

Çok var. Bütün dünyada olduğu gibi diplomatlar ve gazeteciler konuşur. Yemek yerler, kahve içerler. Gazeteciler haberlerine malzeme olabilecek bilgiler, diplomatlar da telgraflar için bilgiler almaya çalışır. Bunun örnekleri var.

- İsim vermenizi beklemiyoruz fakat bu ilişkinin ötesine geçilen durumlar var mı?

Gayet normal, medeni bir gazetecilik ilişkisi içinde, işini yapan ve diplomatlarla sohbetlerde görüşlerini yansıtan çok sayıda meslektaşımız olduğunu gördük.

'Ertuğrul Özkök'ün uykuları kaçmasın'

-"Uykuları kaçmasın" diyorsunuz?

Ertuğrul Özkök'ün uykuları bu nedenle kaçmasın. Gazeteci-diplomat görüşmelerinden yansıyan notlar dışında medya ile ilgili şu var; Amerikalıların Türk medyası üzerine ve Türk medya patronları üzerine yazdıkları telgraflarda bazı medya patronu figürleri üzerinde özellikle durdukları, onlar hakkında kimin ne konuştuğu, bu patronların iş bağlantılarının-hükümetle ilişkilerinin neler olduğunu anlamaya, kavramaya çalıştıkları görülüyor. Amerikalı diplomatların bir de böyle bir ilgisi var. Şunu samimiyetle söyleyebilirim; şu ana kadar okuduklarım içinde gazetecilerle ilgili beni çok büyük şaşkınlığa uğratan bir şey görmedim ben.

Doktorunun Açıklamaları Kafaları Karıştırdı!


Adli Tıp Kurumu, Defne Joy Foster'ın ölüm nedenini KOAH, yani Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı olarak açıkladı...
Gazeteci Kerem Altan'ın evinde hayatını kaybeden astım hastası Defne Joy Foster'ın ölümü şüpheli bulunmuştu.Adli Tıp Kurumu, Foster'ın ölüm nedenini KOAH olarak rapor etti. Rapora göre, Foster'ın nefes borusuna kaçan kusmuk ölümüne neden oldu.

KOAH ANİ ÖLÜME NEDEN OLMAZ
Göğüs hastalıkları uzmanları ise Adli Tıp Kurumu raporunda çelişki olduğu görüşünde. Uzmanlar, uzun süren ve tıkayıcı bir akciğer hastalığı olan KOAH'ın ani ölüme neden olamayacağını söylüyor.

Bir dönem Defne Joy'un doktoru da olan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu, raporu neden çelişkili bulduğunu şöyle anlattı:

"KOAH ANİ ÖLÜME NEDEN OLMAZ"
"Bence Defne Joy'un ölüm nedeni hala çok açık değil. Çünkü astım farklı hastalıktır, KOAH farklı bir hastalık. Yaklaşık 8 yıl önce Defne Joy'u, birkaç kez muayene etmiş, ilaçlarını yazmıştım. Defne o zamanlar çok disiplinli bir hasta değildi, ilaçlarını düzgün kullanmıyordu. Bizler çok iyi biliyoruz ki Defne Joy, birkaç hafta, hatta birkaç gün öncesine kadar çok hızlı şekilde dans ediyordu, o nedenle KOAH'tan ölmesi mümkün değil, yani böyle bir şey söz konusu olamaz."

İLERİ DERECE HASTALIK ÖLÜMLE SONUÇLANIR
KOAH'ta ölüme götüren süreci "Hastanızı üç dört sene takip edersiniz, kişi sigarayı bırakmamıştır, hastalık çok ilerlemiştir. Bundan sonra hastaneye yatmalar, gittikçe daha fazla tıkanmalar, kortizonlar, ilaçlar derken hasta kaybedilebilir" sözleriyle özetleyen Prof. Tutluoğlu, "Ama hasta 'pat' diye ölmez. Yani Defne Joy gibi iki hafta önce dans eden birinin birden bire KOAH'tan ölmesi mümkün değil. Bu tıpla da bilimle de bağdaşmıyor, burada büyük bir çelişki var" ifadesini kullandı.

İstanbul Üniversitesi Akciğer Hastalıkları ve Tüberküloz Enstitüsü'nden Prof. Dr. Firuz Çelikoğlu da Defne Joy Foster'ın ölüm nedeninin KOAH olamayacağını söyledi. Prof. Çelikoğlu, "Çünkü KOAH kronik bir hastalıktır, kalp ve solunum yetmezliğine yol açtığı için ölüme neden olur. Ama akut bir ölüm nedeni değildir" dedi.

"RAPORDA BİR KELİME HATASI YAPILMIŞ OLABİLİR"
Adli Tıp raporunda, 'Foster'ın nefes borusuna kaçan kusmuk ölümüne neden oldu' ifadesi yer aldı. Prof. Çelikoğlu da "KOAH'ta organlarda gelişen yetmezlik sonucu hasta kısıtlanır, en azından yürüyemez, hareket edemez hale gelir. Sonra yatağa bağlanır ve ölüm o zaman gerçekleşebilir. Bu durumda Defne Joy Foster'ın ölüm nedeni olarak KOAH'ın gösterilmesi ilginç. Burada bir kelime hatası olabilir. Gelişen bir astım atağında, kusmuk hastanın boğazına kaçarak ölüme yol açabilir ama KOAH ani ölüm nedeni olarak gösterilemez" diye konuştu.

El Bombası Fırlatıldı! İşte Fair Play'in Unutulduğu Anlar!


Fair Play'in unutulduğu anlar; el bombası atıldı, scooter fırlatıldı..
Spor Toto Süper Lig'de Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki derbi maçta, takımların sergilediği futbol ve alınan sonuç kadar, sahaya rakı şişesi atılması da gündemi meşgul ederken, Türk Telekom Arena'da yaşanan bu akıl almaz olay, dünyanın farklı ülkelerinde seyircilerin sahaya attığı birbirinden ilginç cisimleri akıllara getiriyor.

Dünya genelindeki futbol müsabakaları bugüne kadar, domuz kafasından, kuzu buduna, scooterdan, bilardo topuna, hatta sahte olduğu sonradan anlaşılan el bombasına kadar birbirinden ilginç cismin sahaya fırlatılmasına sahne oldu. Yabancı cisimlerden bazıları rakip oyuncu ya da teknik adamlara zarar vermesi amacıyla atılırken, bazıları da protesto amacıyla fırlatıldı ve yeşil sahalarda ilginç görüntüler oluştu.

-FİGO'YA DOMUZ KAFASI-

Barcelona'dan 2000'de ayrılarak Real Madrid'e transfer olan Portekizli Luis Figo'ya Barcelona taraftarlarının 2002 yılında attığı domuz kafası bu cisimlerin en ünlülerinden biri oldu.

5 yıl oynadığı Barcelona'da efsane oyuncular arasına giren Figo'nun 2000 yılında Real Madrid'e transfer olmasından hoşnut olmayan Barça taraftarları, sahaları Nou Camp'da oynanan her Real Madrid maçında Portekizli oyuncuyu protesto etti. Nou Camp'da 2002'de oynanan ve 0-0 sonuçlanan maçta unutulmaz bir an yaşandı. Her korner ve taç kullanışı sırasında Figo'ya şişe ve çakmak fırlatan taraftarlar, korner atmaya hazırlanan Portekizli yıldıza bir domuz kafası fırlattı. Domuz kafası, Figo'nun birkaç metre yanına düştü.

Barcelona yetkililerinden Jose Maria Minguella'nın maçtan sonra, taraftarlarının masum olduğunu iddia ederek, ''Biz Barcelona'da domuz yemeyiz bile'' demesi yeterli olmadı ve Barcelona kulübüne ceza verildi.

-EL BOMBASI-

İngiltere 2. Ligi'nde 6 Haziran 1966'da oynanan Brentford-Millwall maçında sahaya el bombası atıldı. Brendtford kalecisi Chic Brodie, ceza sahasına atılan bombayı eline alıp inceledi ve sahanın dışına attı. Polis yetkilileri bombayı kum dolu bir kovaya koyarak karakola götürdüler.

İncelemede bombanın sahte olduğu anlaşıldı, ancak bundan haberi olmayan bazı gazeteler, ''El bombası futbolu utanca boğdu'' ve ''Futbol savaşa gidiyor'' başlıklarıyla çıktı.

-İNTER TARAFTARI SCOOTER FIRLATTI-


İtalya'nın İnter takımının taraftarları kendi sahalarında oynadıkları bir maçta sahaya ''scooter'' fırlatarak, sahaya atılan yabancı cisimlere bir de motorlu taşıt ekledi.

Seria A'da İnter'in San Siro stadında Atalanta ile oynayacağı maçtan önce bir Atalanta taraftarının ''scooter''ını çalan İnterli taraftarlar, scooter'ı stada sokmayı başardı.

''Scooter''ı San Siro'nun üst tribünlerine getiren İnterli taraftarlar, önce motosikleti yakmayı denedi. Fakat bunu başaramayan taraftarlar, ''scooter''ı sahaya ulaşması umuduyla stadın alt kısmındaki boş bir bölüme doğru fırlattı.

-NORVEÇ'TE BİLARDO TOPU-

Norveç'in Brann takımının taraftarları İngiltere'nin Everton takımıyla 2008'de yaptıkları UEFA Kupası maçında rakip takımın kalecisi Tim Howard'ı yabancı madde yağmuruna tuttu.

Brann taraftarlarının attığı cisimler arasında ''8 numaralı'' siyah bir bilardo topu da bulunuyordu.

UEFA, 2-0 Everton'ın kazandığı maçta taraftarları sahaya giren iki takıma da ceza verdi. Brann 10 bin, Everton 3 bin 200 avro para cezasına çarptırıldı.

Norveç'in Bergensavisen gazetesi bilardo topuna manşetten yer verdiği haberinde ''skandal'' başlığını kullandı.

-KUZEY İRLANDA'DA KUZU BUDU-

Kuzey İrlanda Premier Ligi'nde 2008'de Ballymena United ve Distillery takımları arasında yapılan maçta sahaya kuzu budu atıldı.

2-1 Ballymena üstünlüğüyle giden maçta, uzatmanın 9. dakikasında Distillery'nin beraberlik golünü bulmasına sinirlenen Ballymena taraftarları ellerine geçeni sahaya fırlatmaya başladılar. 2-2 biten ve oyuncular arasında da itiş-kakışın çıktığı maçın son anlarında sahaya atılan şişe, koltuk gibi yabancı maddeler arasında bir de kasaptan alındığı tahmin edilen kuzu budu bulunuyordu. İki takımın teknik direktörünün de birbirine girdiği maçın bitişinde hakem, sahadan polisin koruması altında ayrıldı.

Hayvanları koruma dernekleri olayı kınadı.

-TENİS TOPLARI-

Futbol maçlarında yüzlerce tenis topunun sahaya fırlatıldığı 2 maç bulunuyor.

1997'de İngiltere'nin Hull City takımını tenis oyuncusu David Lloyd satın almıştı. Hull City'nin rugby takımının da başkanlığını yapan Lloyd'un yönetimi taraftarları memnun etmemişti. Lloyd'un bir röportajında Hull kentinde yaşayanlar için ''işe yaramazlar'' ifadesini kullanması ve projelerinin reddi halinde iki kulübü da kapatacağı tehdidinde bulunması Hull taraftarları için bardağı taşıran son damla oldu.

Hull'un Reebox Stadı'nda Lig Kupası'nda oynadığı Bolton maçında taraftarlar sahaya, hem protesto, hem de basının ilgisini çekmek amacıyla yüzlerce tenis topu fırlattı. Protesto işe yaradı ve Lloyd, 1998'de kulübü sattı
Benzer bir protesto, 7 Kasım 2010'da İsviçre'de yapıldı. Birinci ligde oynanacak Basel-Luzern maçı, İsviçreli tenisçi Roger Federer ile Sırp Novak Djokoviç arasında oynanacak ATP Basel turnuvası finaliyle aynı saate denk geliyordu. Bunun üzerine İsviçre televizyonu futbol maçının öğle saatlerinde oynanmasına karar verdi ve bu karar iki takım taraftarlarını çileden çıkardı.

Ligde ilk 2 sırayı paylaşan Basel ve Luzern taraftarları protesto için anlaştılar. Görevliler yüzlerce tenis topunun stada sokulduğunu fark etmedi ve maçın başında taraftarlar ellerindeki topları sahaya fırlattı. Sahada futbol oynanamayacak hale gelince hakem oyuncuları soyunma odasına gönderdi. Saha temizlenip maç başlayınca ikinci dalga tenis topu yağmuru başladı ve maç yeniden durdu.

Basel, son dakikada attığı golle Luzern ile 1-1 berabere kaldı, Federer de Djokoviç'i 2-1 yenerek şampiyon oldu.

-KEREVİZ SAPI-

İngiltere'de sahaya fırlatılan ilginç maddeler arasında kereviz sapı da yer alıyordu. Özellikle Chelsea taraftarları sahaya kereviz sapı fırlatmalarıyla tanınıyordu. 1980'den beri geleneksel olarak sahaya kereviz sapı fırlatan Chelsea taraftarlarının bu geleneği o dönem yaptıkları bir tezahürattan esinlenerek başlattıkları sanılıyor.

2007'de bir Arsenal maçında rakip oyunculara kereviz fırlatılmasının ardından yetkililer, sahaya kereviz fırlatılmasını yasakladı. Futbol Federasyonu, özellikle ''sahaya kereviz de dahil yabancı madde atılması yasaktır'' ifadesini içeren bir karar aldı.

Bu, kerevizin İngiltere'deki statlarda ilk yasaklanışı değildi. 1996'da Gillingham taraftarlarının attığı kerevize basan bir kalecinin hakeme şikayette bulunmasının ardından da stada kereviz sokulması yasaklanmıştı.

-GAZZA'YA ÇİKOLATA-

İngiltere'nin 1980'lerin sonunda ve 1990'lardaki en popüler oyuncularından olan ''Gazza'' lakaplı Paul Gascoigne, Newcastle'da oynadığı dönemdeki bir röportajında Mars çikolatalarını çok sevdiğini söylemişti.

1988'de Gazza Tottenham'a transfer oldu. Deplasmandaki ilk Newcastle maçında Newcastle taraftarı Gazza'yı Mars çikolatası yağmuruna tuttu.

Saha içi ve dışındaki aykırı hareketleriyle bilinen Gazza, bu protesto karşısında istifini bozmadı ve çikolatalardan birinden büyük bir ısırık aldı.

-TAVŞAN-

Futbol maçlarında sahalara canlı hayvanlar da bırakıldı. Kıbrıs Rum Kesimi'nde Apoel-Omonia maçında Omonia taraftarları stada soktukları tavşanları sahaya saldı. Omonia taraftarları Apoel taraftarlarına turuncu tavşanlar lakabıyla sesleniyor.

Türkiye'de de geçen yıl Akhisar Belediyespor-TKİ Tavşanlı Linyitspor maçında, bir taraftara stada soktuğu ve ''kulaklarından tuttuğu tavşanı sahaya düşürdüğü'' gerekçesiyle 1.505 lira para cezası verildi.

-DEMİR ÇUBUK-

1989'da UEFA Kupası çeyrek finalinde Hollanda'nın Ajax takımıyla Avusturya'nın Austria Wien'in mücadelesi sırasında sahaya demir bir çubuk fırlatıldı. Ajax, taraftarlarının Austria Wien kalecisine attığı çubuk nedeniyle 1 yıl süreyle Avrupa kupalarından men edildi.

-DİĞER YABANCI CİSİMLER-

Futbol maçlarında sahaya atılan diğer yabancı cisimler arasında, yapay penisler, şekerli çörekler (donut), havuç, viski şişesi, parfüm şişesi, ketçap şişesi, cep telefonu, tahta parçaları, ayakkabı ve çorap da bulunuyor.

Türkiye'deki maçlarda da rastlanıldığı gibi, koltuk, pet şişe, yumurta ve taş da birçok maçta sahaya fırlatılan cisimler arasında.

Hürrem'den İlk Frikik!


Muhteşem Yüzyıl'da Hürrem Sultan rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Meryem Uzerli çıkışta arabaya binerken heyecandan böyle frikik verdi.
Muhteşem Yüzyıl dizisinde Hürrem rolüyle bir anda şöhreti yakalayan güzel oyuncu Meryem Uzerli Star Tv Süper Starlife ekibi tarafından Tüketici Hakları için düzenlenen gecede hem sunuculuk yaptı hem de Almanca çeviri... Tüketici Hakları için düzenlenen gecede ilginç bir sürprizle de karşılaşan Hürrem Sultan adeta şaşkına döndü.

Gecede birçok ödül verildi ve bir tanesi de ’En İyi Kadın Oyuncu’ ödülüydü. Muhteşem Yüzyıl dizisinde Hürrem Sultan rolüyle gönüllerde taht kuran Uzerli ’En İyi Kadın Oyuncu’ ödülüne layık görüldü. Sahnede neye uğradığını şaşıran Meryem Uzerli bozuk Türkçesiyle kekelemeye başladı.

Uzerli, gecenin bitiminde Ödül almanın şaşkınlığıyla aracına binerken heyecandan frikik verdiğinin farkına varmadı.
Hürrem'den ilk frikik

Ata Demirer'den Sert Cevap


Ata Demirer Sefa Doğanay'a Twitter'dan cevap!
Yapımcılığını Acun Ilıcalı’nın üstlendiği ‘Yetenek Sizsiniz’ yarışmasının dün geceki finalinde taklitleriyle beğeni toplayan Sefa Doğanay, birinci oldu. Genç yarışmacı için daha ilk günden “Yeni Ata Demirer” yorumları yapılıyordu ki, gerçek Ata Demirer twitter’dan olaya el koydu!

Ata Demirer önce, “Mesele taklit yapabilmek değil yeğen. Mizah sepetinin içinde taklidin çiçeklerden sadece biri olarak var olmasıdır” diye yazdı.

Ünlü komedyen daha sonra, “Sefa’yı izledim iyi kulak, Allah bahtını açık etsin. Benim teknik açıklamam meraklısına. Önemli olan perspektiftir gibisine. Anlayana yani” diye devam etti.

Demirer, son tweet’inde ise genç rakibine ağır darbe vurdu: “Yoksa, her papağan komedyen olurdu!! Anladikos???”

Ata Demirer’in bu sözleri, internette izlenme rekorları kıran ‘avlanan aslan ve geyik’ taklidini akıllara getirdi.

Ne dersiniz usta komedyen haklı mı?

Victoria's Secret Güzeli Poposunu Böyle Kaldırıyor!


Dünyaca ünlü Brezilyalı model, kalçasını nasıl fit durumda tutmayı başardığını bu şekilde açıkladı..
Alessandra Ambrosio, her gün eğitmeniyle samba, Brezilya’ya özgü bir savaş sanatı olan kapoeira ve aerobiğin karışımı olan bu sporu yapıyor.

Kıvanç Tatlıtuğ'un Yeni Partneri Guisela Rhein


Kıvanç’ın yeni partneri Guisela Rhein güzelliğiyle göz dolduruyor!..
Bir reklam kampanyasında Kıvanç Tatlıtuğ'a, güzelliği ile göz dolduran Brezilyalı Guisela Rhein eşlik ediyor. Vogue, Elle, Marie Claire, Bazaar gibi seçkin moda dergilerinin kapağında yer alan 25 yaşındaki Rhein, Akdenizli görünümünün yanı sıra seksi, sıcak ve sempatik duruşuyla beğeni topluyor.

GİSELE'YE BENZİYOR

Ünlü top model Gisele Bündchen'a benzerliğiyle dikkat çeken Guisela Rhein, aralarında Alberta Ferretti, Preen, Hüseyin Çağlayan, Armani gibi moda devlerinin de bulunduğu önemli defilelerde boy gösteriyor. Güzel model ayrıca, önemli fotoğraf sanatçılarından Mario Testino'nun "Mario de Janeiro Testino" adını taşıyan kitabındaki Brezilyalı güzeller arasında da yer alıyor.

Tuba Büyüküstün İçin Yargılandı!

Tuba Büyüküstün'ü 'Kâbe'ye benzeten öğretmen 30 aylık hukuk mücadelesini kazandı..
Tuba Büyüküstün'ü 'Kâbe'ye benzeten öğretmen 30 aylık hukuk mücadelesini kazandı.

Suudi Arabistan'da, yazdığı şiirde Tuba Büyüküstün'ü 'Kâbe'ye benzettiği için yargılanan öğretmen Abdul Hâkim El Kufi, 30 ay süren hukuki mücadelesini kazandı.

Hurriyet'in haberine göre Arap televizyonlarında gösterilen 'Ihlamurlar Altında' dizisinde oynayan Büyüküstün'ü 'Kâbe' diye nitelendirdiği için hakkında dava açılan El Kufi söz konusu şiiri yazdığına dair kanıt olmadığı için suçsuz bulundu.

BDP'li Vekil Polisi Böyle Taşladı!

Nevruz kutlamalarında polisin müdahalesiyle öfkeden çılgına dönen BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, polislerin üzerine yürüyüp taş attı...
Nevruz kutlamalarında polisin müdahalesiyle öfkeden çılgına dönen Yıldız, protestocular gibi polisi taşladı.

Batman'da Nevruz kutlamaları sonrasında merkeze doğru yürüyüşe geçen BDP'li vekiller ve kalabalık polisle çatıştı.

Çıkan olaylarda Barış ve Demokrasi Partisi Batman Milletvekili Bengi Yıldız eline taş alarak polis ve yoldan geçen araçları taşladı. Şehirler arası otogar yanında düzenlenen Nevruz kutlamaları sonrasında Diyarbakır caddesi üzerinde kurulan Demokratik Barış çadırına yürüyüş düzenlendi.

BENGİ YILDIZ ELİNE TAŞ ALIP POLİS VE ARAÇLARI TAŞLADI

Milletvekili Bengi Yıldız ve Ayla Akat Ata'nın da aralarında bulunduğu kalabalık Diyarbakır caddesi Turgut Özal Bulvarını trafiğe kapattı. Kalabalık arasından polise taş ve molotof atılması üzerine polis göstericilere müdahale etti. PKK'lılar gibi giyinen ve çıkan olaylar sonrasında sinirlenen BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, eline taş alarak polis ve yoldan geçen araçları taşladı. Çıkan olaylar sonrasında 60 kişi gözaltına alındı 200 molotof ele geçirildi.

Bu da İran Usulü Lost (!)


Dizi televizyon kanallarında yayınlanamamasına karşın yasadışı olarak satılan sansürsüz cd'leri büyük ilgi görünce, ülke standartlarına uyumlu hale getirilip piyasaya sürüldü..
Dünyada büyük merak ve beğeniyle izlenen ABD yapımı Lost dizisi, İran'da da büyük ilgiyle karşılaştı. Dizi televizyon kanallarında yayınlanamamasına karşın yasadışı olarak satılan sansürsüz cd'leri büyük ilgi görünce, ülke standartlarına uyumlu hale getirilip piyasaya sürüldü.

İran'da, film ve dizilerde ülke standartlarına uygun giyinmeyen kadınların bulunduğu sahneler kesilir. Ancak, ünlü dizinin konusu adada ve sahil kenarında cereyan ettiği için çoğu sahnelerde kadınlar, açık elbiseli olarak görünüyor. Bu nedenle dizinin oyuncularına bilgisayar teknolojisinden yararlanılarak kapalı elbiseler giydirildi. Dizinin her bölümünde, ülkenin ünlü muhafazakâr politikacılarından biri olan Hasan Abbasi'nin, bölümle ilgili eleştiri ve görüşlerine yer verildi.

Deprem Aklına Yaptığı Seksi Getirdi!



Japonya'da yaşanan deprem felaketi, Vatan yazarı Reha Muhtar'a Japon sevgilisini hatırlattı! İşte Reha Muhtar'ın öğrencilik yıllarında kaçak et kestiği anısı!
Onu gördüğüm anda büyülenmiştim...

Şık ve batılı tarzda bir Japon kadınıydı...

Güzeldi...  Alımlıydı... Çekiciydi...

Ve gerçek bir kadın gibi cazibesi olan bir kadındı...

Yazdan kalma tiril tiril kıyafetlerle dolu bir Tokyo gecesindeydim...

Tarih 29 Ekim 1984’tü...

Tokyo’da yemyeşil çimlerin üzerindeki sanırım büyükelçinin rezidansında, muhteşem bir yemekli davet veriliyordu...

Nurver Nureş Tokyo Büyükelçisi’ydi ve davet yüzlerce konuğun cıvıl cıvıl sohbet ettiği, döner kuyruklarının yeşil çimler boyu uzadığı kuyruklu yıldızların geçişini andıran bir albenide gerçekleşiyordu...

O muhteşem Japon kadınını orada, yüzlerce davetlinin arasında gördüm...

Benden muhtemelen 4-5 yaş büyüktü, 30 yaşlarında ya vardı ya yoktu...

Gözlerimiz birbirini buldu, ateş Tokyo gecesini yakıyordu sanki...

Bir anda o muhteşem cazibenin sahibi kadınla kendimizi yan yana bulduk...

Katarlı gazeteci arkadaşımla bir üçlü oluşturmuştuk...

Gecenin ışıklarının aydınlattığı çimenler üzerinde bir süre durmuştuk ki, “bir yerlere gidip eğlenmemizi” istedi cazibeli kadın...

Veda ettik ve çıktık davetten...

***

Lacivert bir Tokyo gecesi bizi bekliyordu...

İnanılmaz bir gece kulubüne götürdü cazibeli kadın bizi...

Tavanda aynaların olduğu, loşla karanlık arası, çok lüks bir gece kulübüydü gittiğimiz...

Katarlı meslektaşım biraz bizden uzaklaşmış, biz o muhteşem kadınla öpüşmeye başlamıştık...

25 yaşındaydım...

Bir Tokyo gecesinde, lüks şehrin en lüks gece kulüplerinden birinde, iki saat önce tanıştığım ve beni büyüleyen muhteşem bir Japon kadınla öpüşüyordum...

James Bond filmleri gelmişti aklıma...

Bu hız, bu kadar güzellik, lüks, ihtişam ve cazibe ancak bir James Bond filminin sanal senaryosunda gerçekleşebilirdi...

Ben o sanal senaryoyu gerçek hayatımda oynuyordum...

***

Kocasından ayrılmak üzereydi muhteşem kadın ve muhtemelen bir şeylerin intikamını hayattan benim aracılığımla almaktaydı...

O zamanlar bunu anlayabilecek bir yaşta değildim...

Ne ki Tokyo’nun bana sunduklarını sonuna kadar yaşayacaktım...

Tokyo’da kaldığım haftalar boyu, o muhteşem kadınla zaman zaman birlikte olduk...

Bana Tokyo’yu o kadın sevdirdi...

Hiroşima’ya gidip atom bombası yemiş yaşlı Japonlarla sohbet ederken, Japon kadının tenimde yarattığı aşk, beni onlara yaklaştırıyordu...

Tokyo’da yürürken, Japonlarla bar sohbetleri yaparken, Geyşa kültürünün derinliklerini öğrenirken hep cazibeli Japon kadının muhteşem silüeti bana Japonya’yı bir başka sevdiriyordu...

Tokyo’da kaldığım bir ay boyunca “Türk hamamı” denilen randevu evi türü yerlere merak için bile uğramadım...

Zaten o yerlere gitmezdim, ne ki bu sefer nasıl olduklarını öğrenme zahmetine bile katlanmadım...

Japonya’yı muhteşem bir kadından öğreniyordum zaten...

Bir gün kimonolarıyla gelmişti...

“Bak bakalım” demişti “Gerçek bir Japon kadını karşısında ne yapacaksın şimdi?..”

Kat kat kimonolar vardı üzerinde...

***

Dün akşam “Çernobil gibi bir felakete sadece 24 saat kaldı Japonya’da” başlığının bugünkü gazetede yer alacağını görünce, yaşadıklarım bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden...

O günden sonra bir daha Japonya’ya gidemedim...

Ancak o güzel insanların ülkesini hiç unutamadım...

Yaşanan aşklar, yapay sınırlarla bölünmüş insanları yeniden bütünleştiriyorlar...

Bilmem yaşadığım aşklardan mı, yaşamış olduğum şehirlerden ve ülkelerden mi, sınırlar, ırklar, renkler, çekik olan gözler ve siyahi olan tenler bana hiç yabancı gelmezler...

Hepsinde aşkı, hepsinde insanı ve yaradanı bulurum ben...

Deprem ve tsunaminin tahrip ettiği Fukuşima santralindeki nükleer sızıntı çok tehlikeli boyutlara ulaştı...

Bütün ülke alarma geçti...

Bugün Türkiye’deki bayraklar Japonya’daki deprem ve nükleer felaketin anısına yarıya indiriliyor...

Kim bilir Japon sevgili şimdi nerede ve ne yapmakta?..

Yaşıyor mu acaba?..

Kocasından ayrılıp yeni bir hayat kurdu mu kendine?..

“Sevdin mi Japon kadınını?..” demişti bana dudağıma öpücük kondurup ayrılırken...

27 yıl sonra buradan fısıldasam duyar mı sesimi acaba?..

-”Çok sevdim...”

Allah sakınsın hepinizi...